Kendini Değiştirmeyen Ahiret Yurduna Varamaz
(Kar©glanin 29 Şubat 2020 Vaazı)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَٰعِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ ٱلْيَوْمَ وَلَآ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُوا۟ مُسْلِمِينَ ٱدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَٰجُكُمْ تُحْبَرُونَ يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ ٱلْأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلْأَعْيُنُ ۖ وَأَنتُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ وَتِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِىٓ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ ibâdi lâ havfun aleykumul yevme ve lâ entum tahzenûn. Ellezîne âmenû bi âyâtinâ ve kânû muslimîn. Udhulûl cennete entum ve ezvâcukum tuhberûn. Yutâfu aleyhim bi sıhâfin min zehebin ve ekvâb(ekvâbin), ve fîhâ mâ teştehîhil enfusu ve telezzul a’yun(a’yunu), ve entum fîhâ hâlidûn. Ve tilkel cennetulletî ûristumûhâ bi mâ kuntum ta’melûn.
(Sadakallahul Aziym Zuhruf Suresi 68-69-70-71-72. Ayetler)
—oOo—
Zübeyr bin Bekkar, İsmail bin Ebi Uveys’ten, o da Enes İbn Malik’ten naklediyor:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لاَ يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا وَلَهُمْ رِزْقَهُمْ فِيهِمَا بُكْرَةً وَعِشِيًّا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
La yes’meune fiha lağven ve la kizzaba. ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ
Meali :
Orada Onlar (Cennet Halkı), ne bir boş söz, ne de bir yalan işitirler. Oarada (cennette) onlara, köprü yemekler, yani ara öğünler, ve birde yatsı yemeği de vardır. (Yani yatmadan önce yenilen “yatgeber ekmeği yada yatgeber yemeği).
Sadakallahul Aziym Kur’an-ı Kerim den Ayet. Yerini bilmiyorum)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem bu ayeti okudu ve sonrada Buyurdular
Orada(Cennette) gece yok. (yeni (Elekrik ve lambalar sayesinde geceleride gündüz gibidir) O ancak bir ışık (Lambalar) ve nurdur. Sabah akşamların, akşamlar da sabahların üzerine gelir. (O nların Geceleride gündüzleride aydınlıktır) Onlara hediyelerin en kıymetlileri Allah tarafından namaz vakitlerinde gelir.(Postacılar Gündüz Dağıtır paket ve mektuplarını Haberlerini yani postacılara ve paket firmalarına atıf var, DHL Kargo,PTT Kargo gibi) O namazlar ki onlar dünyada kılınırlar (orada namaz yoktur). Melekler onlara selâm verirler (internet MSN,… cep telofonu ile ve email ve benzerleri ile haberleşme ve selamlaşma).
( Hadis-i Şerif )
Bu hadis, ayetin mânâsını açıklamaktadır.
Alimler “Cennette gece ve gündüz yoktur. Cennet ehli ebedi bir nur içindedirler. Gecenin gündüzden ayırımı ancak perdelerin sarkması ve kapıların kapanmasından anlaşılır. Perdelerin kaldırılması ve kapıların açılmasıyla da gündüzün miktarı anlaşılır.” demişlerdir. Bunu Ebu’l Ferec’il-Cevzi ile Mehdevi, muhaddislerden rivayet etmişlerdir.
(Kurtubi, Ahkam’ul-Kur’an, cilt: 11, sh: 127, vd.)
“Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
“Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
(Kar©glanin 29 Şubat 2020 Vaazı NOTLARI)
Yolculugumuza başliyoruz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Bilerek inkar edenden daha Zalim kim olabilir ki.
Sadakallahul Aziym Kur’an-ı Kerim den Ayet. Yerini bilmiyorum)
Insan sayısı çoğalınca, doğayı ve dünyayı bozup ifsad eder düşüncesiyle, insan popülasyonunu, yani nüfusu, 500 milyona düşürme hikayesi yanlış bir görüş ve kural.
Çünkü mesela, elindeki bakteri sayısı, elini yıkamadan önce, belki milyarları bulmuşken, elini yıkadığın zaman, sabundaki iyi bakteriler, o bakteri ve mikropları yiyerekten, İyiler çoğalınca, Kötüler gider. Belli bir süreye kadar, bu iyilerin çoğalması, elin tamamen temiz hale gelinceye kadar devam eder. Ellerin tamamen temiz olduktan sonra, bu sefer, herhangi bir yerden, dokunduğun zaman alacağın bir mikrop ile, iyileri yiyen mikroplar çoğalaraktan, bu sefer elin tekrar mikroplu bir bir hale gelir. Neden hazreti Adem vakti, insan ömrü, 3 bin sene gibiydi, çünkü insan azdı, ve minare kadar büyüktü, Şimdi ise insan küçülmesine rağmen, fakat sayı olaraktan çoğaldık. Allah işte dünyadaki popülasyonu korumak için, doğum ve ölüm hikmeti vermiş. Eskiden insan az olduğu için, ömürler uzun idi, Çünkü dünyayı 50 tane 100 tane insan dolduramaz. Bu gün ise, sadece Çin Devleti’nin nüfusu bile 1 milyardan fazla,
ve insanoglu bu hızda çoğalmaya devam ederse, Dünyamızın kaynakları ve yeri, onu barındırmaya ve doyurmaya yetmeyebilir. Fakat insanoğlu Allah’ın koyduğu dengeyi yani mizanı bozmadıkça, Allah, bak ömürleri 60 sene yada, 50 sene yada, bazen de 100 seneye kadar düşürmüş. işte Allah, otomatik pilotta, zaten popülasyonu koruyordu. Ama eğer ölümsüzlük keşfolursa, doğan bir daha ölmezse, bu dünyaya nasıl sığarız. Öyle bir durumda, artık çocuk yapmamak gerekir. ve peygamberimiz anlattğı hiçbir Cennet tasvirinde de, Kur’an’da, Tevratta da, “Cennette müminlerin çocukları olur” diye bir anlatı yok. Hatta
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Cennette cennet ehlinin çocukları olmaz.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Cennet 23, 2566)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Cennette mü’min, çocuk arzu ettiğinde, hamli, doğumu ve yaş alması bir anda oluverir.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Cenne, 23; İbn Mâce, Zühd, 39; Dârimî, Rikak, 11; İbn Hanbel, III, 9)
Çünkü artık cennette çocuk yapılmaz. Nüfusu 500 milyona düşürmek hikayelerini tasarlıyan Amcalar, Eğer ki ölümsüzlük Keşfolursa, Çin’in halkına uyguladığı bir çocuk yapma kuralı gibi bir kural ile, nüfusumuzu koruruz, akıllı insan artık kendini tehlikeye atar mı? Evet belki Huri bebeler, yani robot bebeler kullanırız, hayvanlar da aynı şekilde, mesela fare çoğaldımıydı, Allah orada bir kedi yaratıp, kedi ile farelerin popülasyonunu koruyor. Yine mesela her sebzenin meyvenin, bir tane de zararlısı var. o zararlı sayesinde, Allah o meyvenin ya da sebzenin, haddinden fazla çoğalmasına müsaade etmiyor. Yani Allah, doğal süreçte, otomatik pilotta, popülasyonu zaten koruyordu, bizim buna müdahale etmemize gerek yoktu. şimdi hangi ahmak, böyle bir müdahaleye hak iddia edip, popülasyonu, insan eliyle azaltmaya çalışmakta. Bu kurallar yanlış, bunu düşünen amca, iki kere daha düşünüp, bu kararından vazgeçsin.
Halbuki Allahu Teala işte, mümin ve kafir hususunda da, aynı bakterilerdeki sabun meselesi gibi, iyiler ve Salih kimseler çoğalınca, kötüler ve kâfirler azalır. Eğer bunun tersi olursa. bu sefer kafir ve kötüleri çoğalırsa. Müminler azalır. Yine gece uzarsa. gündüz azalır ve kısalır, gündüz uzarsa, gece kısalır. Yine mevsimler de aynı şekilde, yaz, ilkbahar, sonbahar ve kış mevsimi de, aynı düzen ve Allahu Teala’nın dengesi ve mizanı sayesinde, aynı şekilde devirdaim etmektedir. Bunlarca senedir, hiç bozulmadan devam etmekteydi, ne zaman ki işte, o iklim ile oynayan “HARP” teknolojileri ve gıda ıle oznazan ‘GEN’ teknolojileri keşfoldu, ve doğaya ve dünyamıza, Allah’ın razı gelmediği şekilde müdahale etmeleri sonucu, doğamızda ki iklimler değişti, Kış kış gibi değil, yaz yaz gibi değil. Bunun çözümü ıse, Allahu Teala’nın mizanını bozmamak ta yatıyor. Ki ayeti kerimede şöyle buyuruyor Rabbimiz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ وَٱلنَّجْمُ وَٱلشَّجَرُ يَسْجُدَانِ وَٱلنَّجْمُ وَٱلشَّجَرُ يَسْجُدَانِ أَلَّا تَطْغَوْا۟ فِى ٱلْمِيزَانِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Eş şemsu vel kameru bi husbân. Ven necmu veş şeceru yescudân. Ves semâe refeahâ ve vedaal mîzân. Ellâ tatgav fîl mîzân
Meali :
Güneşler ve aylar Tesbıh ederler, Yıldızlar ve ağaçlar Secde ederler. Gökler ve yerler Bir Denge ve Mizan yani ölçülü haldedirler. Sakın ola o Ölçü Mizanı ve dengeyi bozmayın.
(Sadakallahul Aziym Rahman Suresi 5-6-7 ve 8. Ayetler)
“Sakın ola mizanı bozmayın.” ya yani düzen ve dengeyi bozmayın. Yani İnsanoğlu, Allah’ın koyduğu dengeyi bozabilir mi? Evet Allah ona da müsaade etmiş, fakat bizden, düzeni bozmamızı istiyor, yoksa dünya helaka gider.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُن لَّهُۥ شَرِيكٌ فِى ٱلْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَىْءٍ فَقَدَّرَهُۥ تَقْدِيرًا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ardı ve lem yettehız veleden ve lem yekûn lehu şerîkun fîl mulki ve halaka kulle şey’in fe kadderahu takdîra.
Meali :
O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeylere bir kader takdir edendir. (Yani her oyuncuya “insana hayvana,..” bir kader, yani seneryo yazan, ve onun doğumu, yaşaması ve, yaşaması için gerekenler, ve onun için murad ettiği, bir amaç gaye ve görevi, tayin edendir.)
(Sadakallahul Aziym Furkan Suresi 2. Ayet)
Yoksa! Allahu Teala nın ona tayin ettiği ve, onun dünyadaki olması gereken % de sini bilmeden, Popülasyona insan eli ile yapılacak bir müdahale ile, bir hayan yada türü, azaltmak veya çoğaltmak sonucu, bir alt grubun ya tamamen yokolmasına veya, fazlaca çoğalmasına sebeb olunur. Bu sebeblede, ondan alttaki veya üsteki, bütün zincir ve mizan düzen ve denge bozulur.
II.MESELE
Amcanın bir tanesi diyor ki, kendine düzenle alet yapabilme yetisi, sadece insanda var, hayvanlar bunu çok cüzi miktarda yapabiliyor, mesela karınca yiyen, bir çubuğu alıp, karıncaları yuvasından çıkarıp yiyebiliyor, yahut karga bir çubuk sayesinde, kapalı bir yerdeki yiyeceği çıkarabiliyor. Fakat daha ilerisine gidemiyor, mesela bir bilgisayar yapamıyor, bir televizyon yapamıyor diyor. peki doğru mu bu düşünce sizce? yani hayvanları Akılsız addetmek.
Bence doğru değil, çünkü hayvanlar bizler gibi el ve ayaklara sahip olmadıkları için yapamıyorlar, yoksa kafaları ve Akılları çalışıyor. Onlar da düşünebiliyorlar. Ne iyi ne kötü ayırt edebiliyorlar ve, ne tehlikeli ne tehlikesiz bile biliyorlar. Kurandan buna Misal Süleyman aleyhisselam ve Hüdhüd Kıssası var :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيدٍ فَقَالَ أَحَطتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهِۦ وَجِئْتُكَ مِن سَبَإٍۭ بِنَبَإٍ يَقِينٍ إِنِّى وَجَدتُّ ٱمْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَىْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ وَجَدتُّهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَعْمَٰلَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ أَلَّا يَسْجُدُوا۟ لِلَّهِ ٱلَّذِى يُخْرِجُ ٱلْخَبْءَ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ قَالَ سَنَنظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ ٱذْهَب بِّكِتَٰبِى هَٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَٱنظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ قَالَتْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَؤُا۟ إِنِّىٓ أُلْقِىَ إِلَىَّ كِتَٰبٌ كَرِيمٌ إِنَّهُۥ مِن سُلَيْمَٰنَ وَإِنَّهُۥ بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ أَلَّا تَعْلُوا۟ عَلَىَّ وَأْتُونِى مُسْلِمِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve tefekkadat tayra fe kâle mâliye lâ eral hudhude em kâne minel gâibîn. Le uazzibennehu azâben şedîden ev le ezbehannehû ev le ye’tiyennî bi sultânin mubîn. Fe mekese gayre baîdin fe kâle ehattu bi mâ lem tuhıt bihî ve ci’tuke min sebein bi nebein yakîn. İnnî vecedtumreeten temlikuhum ve ûtiyet min kulli şey’in ve lehâ arşun azîm. ecedtuhâ ve kavmehâ yescudûne liş şemsi min dûnillâhi ve zeyyene lehumuş şeytânu a’mâlehum fe saddehum anis sebîli fe hum lâ yehtedûn. Ellâ yescudû lillâhillezî yuhriculhab’e fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ tuhfûne ve mâ tu’linûn. Allâhu lâ ilâhe illâ huve rabbul arşil azîm. Kâle se nenzuru e sadakte em kunte minel kâzibîn.İzheb bi kitâbî hâzâ fe elkıh ileyhim summe tevelle anhum fenzur mâzâ yerciûn. Kâlet yâ eyyuhel meleu innî ulkıye ileyye kitâbun kerîm. innehu min suleymâne ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm. Ellâ ta’lû aleyye ve’tûnî muslimîn.
Meali :
Süleyman aleyhisselâm, teb’asına son derece şefkatli idi. Bu sebeple kusuru kendi şahsına nisbet ederek; “Bana ne oluyor ki, hüdhüdü görmüyorum” dedi. Bununla teb’asının faydasını gözetmek ve onları terbiye etmek istedi.
Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?” “Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.” Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: “Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim.” “Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm.” “Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.” “Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)” Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir. Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.” “Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.” Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.” “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve Müslüman olaraktan bana gelin’ denilmektedir.”
Sadakallahul Aziym Neml Suresi 20. Ayetten 31. ayete kadar 31 dahil
O Halde Hayvanlar Ne Akılsiz Nede Beceriksiz değiller. şu günümüzdeki insanoğlunun koca kafasındaki hafıza kartı, ancak 60 senelik bir ömrü ve bilgiyi alıyorsada, mesela bir karga, neredeyse bütün Osmanlı imparatorluğu vaktine şahid olabiliyor, ve o nun ömrünün 500 sene olduğu rivayet ediliyor. öyle olunca onun küçücük kafasında, 500-600 seneyi kaydedebilcek bir hafıza kartı var. ve onlarında bir gün, bu ahir zamanda, dili çözülcecek inşallah ve, yaşlı bir kargadan bile, bilmediğimiz binlerce tarihi bilgi öğrenebileceğiz inşallah.
III. MESELE
“Kurtla kuzu birlikte otlayacak, aslan sığır gibi saman yiyecek. Yılanın yiyeceğiyse toprak olacak… Kimseye zarar vermeyecek, yok etmeyecek.” böyle diyor Rab. (Yeşaya, 65:25)
Hazreti Mehdi vakti, yani altınçağda, peygamberlerin hadislerine göre, Kurt ile kuzu birlikte gezecek, çocuklar aslanla kaplan la oynayabilecek, Evet bunlar oldu, ve olmakta. Fakat dedik ya, dualite meselesi, Allahu Teala’nın her şeyi dualite halinde yaratması sebebiyle, iyi ve kötünün de popülasyonunun korunması lazım dedik. Azalsa bile, en az üçte bir kötü bulunacak, kötü çoğalsada en az 1/3 iyi bulunacak, ve popülasyon devamlı olaraktan, bu oran üzerinde çoğalıp azalması gerekiyor. Ve biz böyle deyince, kötünün de yaşamaya hakkı var, Allah onu da yaratmış, ona da Can vermiş dedik diye, peki Tilki’nin de yaşama hakkı var diye, Bizler şu anda evimizde tavuk besliyorsak, etrafımızda da tilkilerler varsa, Tilkilere güvenipte, tavuklarımıza kümesi yapmazsak, Tilkiler yine Tilkiliklerini yapıp, açken, tavuklardan ve yumurtalardan çalmaya başlayacaklardır. Çünkü sonuçta bir tilki, çalmak fıtratı o onun. Şu Misali ile onu daha da güzel anlatalım : Mesela havuca kravat takıp, meclis koltuğuna oturtsak, ona havuç değil de, milletvekili oldu mu diyeceğiz? Eğer bir havuç meclise girmek istiyorsa, ancak onu biz, meclis lokantasındaki salata olaraktan kullanabiliriz. Yoksa, havuç mecliste koltuklarda oturup, insanların anayasasını düzenleme Yetisin de değil. Aynı misale cibilliyetı tilki olan birisini, Siyasal Bilgiler de okutup, meclis başkanı yapsak, o nun hukukunda, Allah’ın ona koyduğu hukukta, fıtraten çalmak, yanlış bir kural değil. Eğer böyle birisi fırsatı bulduğu zaman, çalacaktır, ister milletvekili olsun, ister hakim olsun, onun kararı fıtraten böyledir. Yahut Afedersiniz Eşek cibilliyetında ki bir adamda, okusa milletvekili olsa, onun fıtratında da, afedersiniz eşeklik yapmak vardır. Yani tepişmek, meclis koltuğuna da otursa, O adam, yeri geldi miydi, eşeklik edip, birileriyle tepişecektir. O yüzden,
peygamberimizin dediği gibi
“Fatma kızım, Allah’tan Nefsini satın al, yoksa,O gün, ben bile sana fayda veremem.” dedi
Yani Nefsini satın almak demek : insanlığıni satın almaktır, Eğer sen insanlığı kazanamazsan, kemalat yolculuğunu tamam edememişsindir, eşek cibilliyatında kaldıysan, aşağılardasın, tilki olaraktan kaldıysan, yine aşağılardasın.
işte Tasavvuf, Tarikat ve Mürşidi Kamil, burada, İnsanı böyle cibilliyetlardan kurtarıp, insan ve Aziz varlık olma, şeref kazanma yolculuğunda, yani kemalat yolculuğunda, kemaline ermiş, tamam olmuş olgun bir insan olma yolunda, insanları Terakki ettirmek için vardır. Yoksa Ne o öyle hayhuy demek, ne öyle uçmak kaçmak, ne ateşte yürümek,.. onlar fasa fiso işler, bunlarla insan olunmaz, insan dışı varlıklar olunur. Zaten eli ateşte yanmayan kimse, insan değildir ki, insan ateşte yanar, suda ıslanır,… insanın yetileri belliyken, insandan üstün yetenekleri olan, ancak ifrat ve tefrittedir.
IV. MESELE
Kainat da Matriks filmindeki gibi, bir ve sıfrlardan Oluşmakta, Çünkü Kainat “oluş ve yok oluş” halinde. Allah bir yandan yaratıyor, bir yandan ifsad edip bozuyor. O zaman günümüzdeki, doğayı düzeni bozanlar bile, Allah’ın o tecelliyatını oluşturan kimseler. bunu şu örnek ile Anlatacağım :
Tarlaya buğday eksek, Yağmur ve Güneş ile Yetişip harman ve hasat vakti gelse.
Eğer biz tarladaki ekini birçip, bozup, hasat etmezsek, buğday tarlada kalırsa, çürür gider. Vakit tamam olmuştur, ve varlık alemine gelen Buğdaylar, ömrünü tamam edip, artık bozulup dürülme vakti gelmiştir ki, biz onu hasat ederiz ki, yeni bir yaratılışa geçer. Artık onun, ya un ve ekmek olma haline, ya da bulgur gibi pilav olma haline geçmesi lazım, yahutta bir dahaki sene ekmek için, bekletilmesi lazım. O hali her sene gören Çiftçi, bir kere de demez ki, “Allah işte kainatı bu sistem üzere yaratmış.” Yani bir ve sıfırlar halinde oluş ve yok oluş halinde.
Hani peygamberimiz dedi ya :
“Siz şimdi şu an rüyadasınız, öldüğünüz gün uyanacaksınız.”
Buraya rüya filminde anlatılan, “Rüya içinde Rüya” sen kimin rüyasındasın, ben kimin rüyasındayım meselesi var birde. Kıyametin alametleri (Mehdi’nin gelmesi, deccalın ortaya çıkması,..) Hepsi bunlar kimin rüyasıydı? Muhammed’in Miraç’ta ki rüyasıydı. o zaman biz kimin rüyasında uyanacağız? uyansak uyansak Muhammed’in rüyasında uyarabiliriz. O nun rüyasında uyanmadan önce, daha sonrakilerin rüyasında uyanamayız. O zaman kıyamet de mi Bir Rüya? dedik ya, buğday hasat edildi, ifsad edildi, tarla bozuldu fakat, Buğdaylar alınıp başka bir hale döndürüldü, un edildi, Belki o halde de kalmadı, undu yok oldu, toz oldu, Ondan sonra varoluşa geçti un olan buğdayları su ile karıştırıp, hamur ediyoruz, hamurları beze edip ekmek ediyoruz, ekmekleri pişirip bu sefer tekrar yok oluşa yoluna mideye indiriyoruz. Kaç defa oldu Kaç defa öldü bir Buğday,.. Öyleyse bu Kainat da belki defalarca dürüldü ve yeniden açıldı
O yüzden bu düzeni bozanlarda, ancak Allah’ın dilediği bir görevi ifa ediyor olabilirler. Çünkü Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur
لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِااللّٰهِ العليِّ العظيم
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.
bu demektir. Işte küçücük mikrop bile, böyle bir ifsat, yani yok oluş evresine geçince, türünü yokolup tüketmemek için evrimleşir, kendini değiştirip yeni bir hal ve yeni bir can kazanıyor, ayakta kalmaya çalışıyor. O zaman bu Kainat ve dünya, işte yok oluşa geçmeden önce, Dünyamız şiva yıldızına doğru gidiyor, radyoaktifışıma Yıldızı, Kutup yıldızı. Geçen hafta anlattık bu konuyu ve yokoluşa geçmeden önce, kendimizi türümüzün yok etmeyecek bir çare bulmamız lazım, mikrop kadar aklımız yok mu bizlerin, ifsat bozulma ve yok oluş bile, bazen “Nimet” haline dönebilir.
V. MESELE
Amcanın bir tanesi yine diyor ki, “sanal zekadan korkuyorlar” ya halbuki bu diyor “fişi çekilen bir şey” diyor, yani robotlar fişi çekilebilen bir şey, “neden korkuyorsunuz ondan, insandan korkun” diyor. işte canlık nedir insanoğlu henüz keşfetmedi. insanoğluna can veren bir enerji, Aynen radyonun pili veya elektriği olduğunda konuşmaya başlaması, şarkı söylemeye başlaması gibi, insandaki ruh denen şeyde enerji, ve eğer cennette ölümsüzlük varsa, ve bir gün Burası cennete dönecekse, şimdiye kadar Allah insanları fişini çekip öldürüyordu, aynı sanal akıl gibi, robotların fişini çekmek gibi, Allah da insanların fişini çekip öldürüyordu. Ama bize öyle bir cennet vaad etmiş ki artık insanın fişi orada çekilmeyecek artık ölümsüz sonsuz cennetler var orada Bizim şu anda bilebildiğimiz kadarıyla, enerji çeşitlerinden hepsi harcanıp tükenen bir formda, ama ruh harcanıp tükenmeyen bir enerji halinde. beden ölse de ruh ölmez diye biliyoruz, azabı tadacak olan da, mükafata ulaşacak olan da ruh, yani enerji halimiz. Kendini geliştirip evrimleştirmeyen, eski halinde kalıp kendini değiştirmeyen, Aynı kararda sabit kalan kimseler, geleceğe gidemez. Demek ki bir virüs bile evrimleşip böylece geleceğe kendini yolcu ediyor. Yoksa soyu tükenir, öyle bir virüs dünyada kalmaz. insanın ilk hali de bakteri ve virüs gibi olduğundan, o zaman insanda soyunu devam ettirip, ahiret yurduna cennete varabilmek için ve ölümsüzlüğe erebilmek için, o zman virus ve bakterileri izleyip onların yolunu takip edip, nasıl ölümsüz olunup, ayakta kalncağını inceleyip bulup keşfetmeli artık. o zaman şu anda radyasyon Yıldızı diye bildiğimiz shiva yıldızına vardığımız zaman, bizlerin radyasyondan zarar görmemek için, kendimize radyasyon kalkanı icat etmemiz lazım. O Kalkan öyle üstümüze alınacak ceket gibi palto gibi bir şey değil, vücutlarımızın onu derimizde geliştireceği bir kalkan olmalı o.
VI. MESELE
Allahu Teala’nın Basir ismi ve sıfatı yani batındakileri görmesi bilmesi
Allahu Teala mikropları da zamanında yaratmış. Bizler ise, mikrop diye bir şeyin varlığına, taaa Akşemsettin’in, şişe dibi cam ile, Yani ilk mercek ile bakıp da, suda veya benzeri bir maddede, küçük hareket eden canlılar görmesi sonucu fark ettik. Batın’da da bir şeyler varmış diye.
Bizlerin bunları bilmiyor olması, Allah’ın da bilmiyor olması demek değildir. Çünkü onu yaratan Allah, bize sadece zamanı geldikten sonra bildiriyor. Allah’ın her sıfatı, ismi böyledir. Zamanı gelmeden, Allahu Teala o sıfatının tecellilerinin hayatını göstermez. ilimlerde böyledir. ilim zaten Allahu Teala’nın deryasında ki bir sıfatının tecelliyatının yeryüzünde âşikâre olmasıdır. El Basir ismi işte, yani gözle görülmeyenleri görmek demektir. Yani Batın alemi, bu her her şeyde mevcuttur. Allahu Teala’nın yarattığı her şeyin zahiri bir yüzü olduğu gibi, bir de bahtını yüzü vardır. Yani ekmeğin görünüşteki haliyle, mikroskop ile incelediğimiz hali farklıdır. İşte o mikroskopla gördüğümüz hali batın âlemidir ekmeğin. Yine taşı toprağı, her şeyi işte, Allah, Hem zahirini görür, hem de batınını görür. Bizler ise, sadece Zahir alemi görebilecek bir göz kapasitesine sahibiz. insanoğluna da, Allahu Teala işte, mercekler sayesinde, batın aleminide inceleme fırsatı verdi. şu anda virüs denen canlılar, iştebu battın aleminin canlıları. O nların da iyileri de var, kötüleri de var. Kötülerde Allah a hizmet ediyor, İyiler de. Dedik ya Yaz mevsimide Allah’ın hizmetinde, Kış mevsiminde Allah’ın hizmetinde, kafir de Allah’ın hizmetinde, müminde hizmetinde, hepsi Allah’ın bir tecelliyatgahını, yeryüzünde aşikar etme yolunda, gayreti üzerinde Çalışmak dalar. Allah’ın Muradı uğruna çalışmaktalar. Hepimiz Allah’ın Muradı da, insanoğlunun bir yerlere gelmesi, iyi bir halde yaşamasını istiyor. ki bunlarıda bizlere, böyle bazen döverek, bazen Söverek’ten anlatıyor. Bazı şeylerle (bu mikroplarla) şu anda fazla oynamaları, virüslerle fazla oynamaları, Batın alemine ilginin fazla arttığını gösteriyor. Allah batını alemini yaratandır. o nu en iyi bilendir. 2 tane bilimadamının oynaması ile bilinmez. Allah’ta virüslerin ne olduğunu bildiği için, hangisine karşı, hangi silah vardır, Onu da, istediği askerine öğretir, bildirir. O zaman biz Allah ile beraber olduğumuz zaman, korkacak hiçbir şey yok, dağlar, taşlar, Yıldızlar, aylar, üstümüze gelse, sen Allah’la berabersen, dünya seninle olmasa, hiçbir şey ifade etmez. Eğer sen Allah’la beraber değilsen, dünyalar seninle olsa, yine bir gücün yoktur. Yukarıda anlattık, Allahu Teala özene bezene buğday yarattı ama, Erdi hasat mevsimi geldi, Onu bozan bir Çiftçi Amca var, tarlanın o güzelliğini bir çiftci hasad edip bozuyor, o güzellik orada kalmıyor, artık başka bir evreye geçti, başka bir evrim’e geçti, un olma yolunda, Öyle olunca, şu anda dünyada ki müfsitlerin, dünyamızı ifsada boğmaları da, onlar da Allahü Teala’nın muradından başka bir şey yapamazlar, ancak Allahü Teala’nın Murad ettiği bir görevi ifa ediyor olabilirler, yoksa hiç kimsenin Allah dışında bir gücü kuvveti yoktur. Allah da Murad ettiği yere varmak için, ister kafiri kullanır, ister bir münafıkı kullanır, o, onun kendi özgür iradesindedir. der se ki bir kimse, ben dünyayı bozdum, hastalık yaptım, bilmem ne yaptım, Savaş açtım, halbuki o da onu yaparaktan, Allah’ın muradına uygun hareket ediyordur, o bunu bilmez ki, o yaptığı da Allah’ın muradına götürecek yollardan bir yoldur.
Kur’an’da da buna yakın minvalde bir hayat var iyilerde kötüler de Allah katında müsavidir yani aynıdır Allah için Siyah ile beyazın birbirine üstünlüğü yoktur.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَٰكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَىٰ وَجَعَلْنَٰكُمْ شُعُوبًا وَقَبَآئِلَ لِتَعَارَفُوٓا۟ ۚ إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ ٱللَّهِ أَتْقَىٰكُمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ eyyuhen nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr.
Meali :
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.
Sadakallahul Aziym Hucurat Suresi 13. Ayet
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Allahü teâlâ, cahiliyet övünmelerini sizden kaldırdı. Hepiniz Âdem aleyhisselamın evlatlarısınız. Âdem ise topraktan yaratıldı.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizi)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.
( Hadis-i Şerif , İbni Neccar)
Nasıl dedi : Peygamberler hakkında da, Musa İsa’dan Üstün değil, Muhammed bile olsa İsa’dan Üstün değil, öyle dedi, birbirinden ayırmadan Sevin dedi,
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
ءَامَنَ ٱلرَّسُولُ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِۦ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۚ كُلٌّ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَمَلَٰٓئِكَتِهِۦ وَكُتُبِهِۦ وَرُسُلِهِۦ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِۦ ۚ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih.
Meali :
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.”
Sadakallahul Aziym Bakara Suresi 285. Ayetten Pasaj
Öyleyse Herkes bir senaryonun oyuncuları, oyuncular bir senaryoda oynadılar, seninkiler benimkiler diye ayrılık yok ki,hepsinin oyununun, senaryosunun sonucu, rahat edilen yer, Ahir zamandaki Altınçağa ulaşmak için yapılacak yolculuktaki, bilgiler ve bu konudaki fiiliyat ve faaliyetler, “Aksalgaye” asıl gaye, insanoğlunun müreffeh bir şekilde, dünyayı mamur etmiş bir şekilde, Cennet hayatını yeryüzünde kurması ve, cenneti yeryüzünde imar etmesidir. Yoksa bu kadar bilgi ne işe yarayacak? bu kadar peygamber neden geldi geçti öldü gitti? her peygamber bir basamak daha yükselti insanoğlunu, geldik günümüze. işte Mehdi vakti hepsi toplandı, artık oturup sofradan, o bilgilerin meyve olmuş halini yeme vakti, bu lezzeti tatmak, keyif ve sefasını sürme vakti, Yoksa ne Savaş vakti, ne dövüş vakti. Burada dövüşle savaşla, bir yere varılmaz. Mehdide de zaten gelmiş, daha hangi mehdi yii bekliyorsunuz, görmüyor musunuz? Etrafınıza bakmıyor musunuz? Dünyanın hali nasıl bir halde? bir yer kan ağlasa bile, bir yeri müreffeh bir şekilde. Ne kadar kolaylıklar içindeyiz. Muhammed vaktinde ekmek bulamıyorlar, ve
Muhammed dedi ki :
“Katığı katık ile yemeyin. Ekmeğinizi tek katıklı yiyin” dedi.
Yani tavsiye etti, beslenmeyi tek katıkla yapmayı tavsiye etti. Neden? Çünkü o vakit ekmek bulamıyorlar, katık nerede? iki katıkla yemeyin ki, diğer öğünde, diğer katık ile, birazcık da olsa güzel beslenin diye.
Yoksa bugün pasta diye bir şey var, mesela kek zaten ana menü değil, katık zaten, Kekin üstüne krema sürüyoruz, arasına muzları yatırıyoruz, üstüne bir daha krem sürüyor, sonra üstüne bilmem Kiraz taneleri koyuyoruz. Hepten katık yani,
işte “Cennet vakti, katıgı katıkla yemek vakti” Muhammed’in pastası olsaydı, yemeyecekmiydi? Muhammed böyle bir çağda gelseydi, pasta yemeyecek miydi? peynirle salam yemeyecek miydi? Hala tek katıklamı beslenecek ti, aç susuz mu duracaktı? Hayır vallahi Bunların hepsi yanlış. ve Muhammed’in de isteği ve Muradı olanilecek düşünce ve fikirler bile değil bunlar. o bugün gelse, kot pantolonda giyerdi, altın bile takardı, bu zenginlikte, Çünkü o gün altın değerli şey, yani hazine hazine, altı takınmak o gün belki israf olacaktı, o hal ve durumun lakayidine ters düşecekti. O gün dünyamızın kaç kilo altın rezervi olabilir di ki? Bugün altının da dibine en mişiz, birsürü altın madeni bulunmuş, çıkarılmış, işlenmiş. süslenmek için, gümüş takılar, Altın takılar neden güzel olmasın, boğazına bir zincir takmak, süslenmek, kadın olsun, erkek olsun, giyinmek süslenmek, koku sürünmek, o gün bile Muhammed öyle Tiril Tiril geziyordu, Bugün gelse, en kral en modern şeyleri kullanır, yerdi içerdi, ve bize de tavsiye ederdi, yoksa tek katıkla beslenen geberir gider bugün, çünkü öyle multiple bir gıda türü yok dünyada, tek gıda yiyipte, o ndan, bütün minaralleri, vitaminleri enzimleri proteinleri alabilcegimiz, öyle bir multiple bir gıda türü yok. Sadece domates yeyip, patetes biber yemezsen, patesten ve biberden alacağını almaz isen, hasta olursun, ölür gidersin…. diğer gıdalarda da durum aynı, hakeza hakeza. Yani ahiret yurdundayiz zaten, Daha nereye gitmek istiyorsun sen?
VII . MESELE
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
خُلِقَ ٱلْإِنسَٰنُ مِنْ عَجَلٍ ۚ سَأُو۟رِيكُمْ ءَايَٰتِى فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Hulikal insânu min acelin, seurîkum âyâtî fe lâ testa’cilûn
Meali :
İnsan çok aceleden yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele etmeyin.
Sadakallahul Aziym Enbiya Suresi 37. Ayet
Geçen gün bir hoca diyordu ki, “insanı Aceleden yarattık” buyuruyor Allah-u Teala Kuran’ı Kerim’de, yani diyor ki, insan acelecidir yorumu veriyor.
Hayır o ayetin yoruma öyle değil! Allahu Teala insanı prototip olarak dan yarattı, Aceleden sürüme soktu, dahasürümü tamam edilip test edilmeden, Aceleden sürüme soktu. Hani telefonlar çıkarda test edilir kullanılır, ne kadar dayanıklı, neresi yanlış, neresi doğru, bir testten geçirilir de, ondan sonra sürüme sürülür ya. Ama diyor ki Allahu Teala : “insanı aceleden sürüme sürdük.” Yani daha onun evrimi tamamlanmadı diyor. Bu mesele, Evrim meselesi yüzünden dir. Bu hayatta, yani dünyada, İnsanoğlu haala, her an Evrim halinde, daha onun evrimi sürümü Tamam olmadı, Çünkü bu evrimdeki adamlar geleceğe, ahiret yurduna yolculuk ta, bugün kü cep telefonları elimizde gezecek hale gelesiye kadar devam etti,…. cebimizde bilgisayar gezdiriyoruz, bilgisayarda da cebimizden sanki herkes 10 tane 20 tane hafız(Kirmane katibin meleği, video ve ses kayıtcı melek) gezdiriyoruz. Yine arabalarımızın gücü : Eskiden bir Eşek bir binit bulamazken, bugün en küçük araba neredeyse 50 beygir gücünde. En fakir adamın arabası olan, 50 PS bir araba demek, 50 tane beygiri var demek. Yani öyle zengin bir çağdayız ki arabası olmayanın bisikleti var, ya da motorsikleti var. işte İnsanoğlu test süresi daha tamamlanmadan sürüme geçmiş bir varlık, ve evrimi halen devam ediyor. O yüzden Allahu Teala, insanı Aceleden yaptık, hemen sürüme sürdük buyuruyor, O ayeti kerime de, bu ayete benim yorumum bu şekilde. senin dediğin gibi değil (Belki bir nevi o da doğru olabilir) insan sadece acelecidir değil, aceleci insanlar olduğu gibi, çok sabırlı insanlar da var dünyada. Allahu Teala yavaş hayvan diye bir şey yaratmış, o hayvanın cibiliyetinde olan bir amca, yani hani biz Garfield felsefesi yazmıştık ya, onu dan hemşerimiz Ali kardeşimizden öğrendik Facebook hesabına yazmış
Garfield Felsefesi
Madde 1 : İnsanlar yorgun doğar, dinlenmek için yaşar.
Madde 2 : Çalışmak yorar.
Madde 3 : Gündüz dinlen ki gece rahat edesin.
Madde 4 : Yatağını kendini sevdiğin gibi sev, içinden çıkamayacağın gibi yap.
Madde 5 : Yarın yapabileceğin işi bugün yapma.
Madde 6 : Bugünün işini yarına bırakma, erteleyebileceğin kadar ertele.
Madde 7 : Dinlenen birini görünce otur ona yardım et.
Madde 8 : Oturmak mümkünse ayakta durma, yatmak mümkünse oturma.
Madde 9 : Tembellikten kimse ölmemiş.
Madde 10 : Çalışma isteği duyunca biryere otur isteğin geçmesini bekle.
Mola ver bu molayı uzat, yani bu felsefedeki tembel ve yavaş insanlar da var dünyada, tembel insanlar da, daha sabırlı insanlara da var kaplumbağa gibi sabrı ile Rabit i hızlı tavşanı bile yenebilen insanlar, yine acelecilik nerede var? her insan aceleci değil, Bazı insanlar bir şey yapacak, 50 kere deneyip, toplar çıkarır böler, bilmem ne yapar, ondan sonra yapacağına karar verir. Kimi insan da vardır, bir anda karar verir. insandaki Farukiyet ile alakalı bu. Farukiyet yeteneği her insanda yoktur. Ama bazı İnsan bir anda bakar, o işin içini bilir, iş ehline mahsustur mesela yaptık elektrikçi adam aktığı zaman nereye nasıl bir elektrik düşerse iyi bir tesisat olur Çünkü o İşinin ehli “Ülül elbab” yani işinin erbabı kimse. Mesela sıvacı bir adam, hemen bakınca, bu duvara 3 çuval çimento, iki çuval kireç, bilmem kaç bakrac kum gider diyebilir eğer işinin erbabı ise, bilir. o yüzden acele etmek bazen iyidir, bazen de kötüdür. Mesela tren yolundasın, Sen daha gara girmedin, fakat tren gelmiş, Yolcuları almış, neredeyse kapılar kapanacak, Sen daha hala yavaş adımlarla yürürsen, treni kaçırırsın kardeşim. Ne yapacaksın orada? koşacaksın, acele edeceksin. Hani Nasrettin Hoca’nın hikayesi var ya
Merhum Nasreddin Hoca bir gün camdan yağan yağmuru seyrediyor… Yağmurdan kaçan adama gözü takılmasın mı? Açmış pencereyi adama bağırmış:
“Behey! Neden Allah’ın rahmetinden kaçıyorsun?” demiş.
Adam hocaya cevap vermeden kaçışına devam etmiş.
Gün bu ya… Devran döner, ertesi gün adam camdan yağmuru izlerken Hoca bu sefer dışarıda yağmura tutulmuş… Üstelik tabana kuvvet koşar adımlarla kaçıyormuş Hoca.
Bunu gören adam Hoca’ya:
“Behey Hocam! Allah’ın rahmetinden kaçılır mı? Neden koşuyorsun?”
Hoca bu… Lâfın altında kalır mı?
“Neden olacak, Allah’ın rahmetine basmamak için kaçıyorum!”
yağmur da yavaş yavaş yürüyormuş ıslanmış gelmiş çünkü Şemsiye yok bir şey yok o devirde, Ne oldu Hoca sudan çıkmış eşeğe dönmüşsün demişler daha Allah’ın rahmetini bulmuşken niçin kaçırayım diyerekten yavaş yürüdüm demiş. İşte acele ve sabır, İkisi de iyidir, Yerine göre kullanırsan yerine göre acele İyidir, Yerine göre sabırlı olmak iyidir, farukiyet bunları yerli yerince kullanmayı gerektirir.
VIII. MESELE
Deylemi Hz. Ali’den merfu olarak rivayet etmiştir ki :
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“iki günü birbirine eşit olan zarardadır.”
( Hadis-i Şerif , Aliyyulkari “el-Mevduatu’l-Kübra” İmam Gazali “İhya, 4/335” Aclunî, Keşfu’l-Hafa, 2/276)
Bu hadisi şu şekilde tefsir ve tevil edeceğiz : Güneş mesela, ilkbahar mevsiminde, günlerin birer iki dakika uzadığı zamanlarda, Güneş mesela sabah 6:45 doğuyorsa, 2 gün sonra 6:40 da doğar. Öyle olunca, dünkü bildiğimiz bilgi, güneş altıkırkbeşte doğar yanlış bilgi oldu. 1 gün sonra o bilgi yanlış, artık altıkırkbeşte doğmuyor, dünkü bilgi yanlış. O zaman ne yapmak lazım, güneşi ve ayı hesap edip, kaç dakika sonra doğuyor hesaplamak lazım, yani dememiz o ki : “Güne uygun hareket etmek lazım.” O zaman işte öğlen namazı, ikindi namazı, akşam namazı, mevsime göre değişik saatlerde, vakitlerde başlayıp bitmekte. Allah bununla bize neyi öğretiyor? işte yani,
“Dünkü bilgide kalma, dünkü bilgi, Yarın yanlış, Yarın başka bir halde, başka bir bilgi ile hareket etmek zorundasın, yani Evrim, Yine kendini evrimleştirme.”
işte güne ayak uydurmak zorundasın, Yoksa geride kalırsın, Sen hala güneş altıkırkbeşte doğacak diye, namazı 6.45 e atarsan, Güneş çoktan doğmuş olur, Çünkü 1 ay sonra, belki de 5’te doğacak. o zaman Dünkü bilgi dünde kaldı, Yarın başka bir bilgi lazım,
“Kendini değiştirmeyen, geleceğe gidemez, Ahiret Yurduna Varamaz.”
(Karaoğlan Başağaçlı Raşit Tunca Sözü – 29 Subat 2020)
bunu bir daha bir daha söyleyelim : kendini değiştirmeyen, Sabit fikirli kimseler, geleceğe gidemez, ahiret yurduna, cennete kavuşamaz. dünkü bilgilerimi bile, ben de Ebu Hanife gibi yalanlar oldum. Dünkü bilgi, Dün lazımdı, ama dünkü bilgi ile bugüne ulaştım Ben, bugün bana başka bilgiler lazım. demedim mi Mevlana da
“Dün dünde kaldı Azizim, Bugün başka şeyler söylemek lazım.” demedi mi? o bile bildi, bunun farkına vardı, işte bu söz Hz. Muhammed’in sözüde olabilir, yada o yukardaki hadisin(“iki günü birbirine eşit olan zarardadır.”) başka versiyonu işte.. Dün dünde kaldı bugün başka şeyler yapmak lazım, başka bilgilere ulaşmak lazım, başka bir yaşayış ile Yaşamak lazım.
Hala Osmanlıcılık, Bilmem Adolf Hitler cilik, Alman cılık, amerikancılık olmaz, ne yapmak lazım, Hep birlikte yarına koşmak lazım, onlar geçmişte kaldı gitti, öldü Gittiler, biz bugün deyiz, bizim bir de Yarınımız var.
IX. MESELE
Bu haftaki son konumuz Kün Fe yekün meselesi Kün Fe yekün zaman ile alakalı
ya FizIKTE ilk öğrendiğin formül iş eşittir kuvvet çarpı yol doğru hatırlıyor muyum
W=F.s
Ve Enerji MC kare diye Einstein formülünde eskik olan t kare yani enerji zamanla alakli birşey
E=mc2
Bu da benim (Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca) einstein formülüne ilavem t2 yani zamanin karesi
E=mct2
Dün uçak keşfolmamıştı, araba bile keşfolmamıştı, at ve eşeklerle yolculuk yapılıyordu, yahutta yürüyerekten yolculuk yapılıyordu, ve dün Afyon’dan Ankara’ya yürüyerek ten belki 450 kilometreyi, saatte 5 kilometre alsak, 450 5e böldüğümüz zaman yani 2 katı 900 her onda iki 5 var yani yüzden iki katini alip bir sifir atinca eder 90 ( bir 0 attığımız zaman) 90 saatte olabilirdik Belki Ankara’ya sonra arabalar otobüsler keşfi oldu Ankara yolu 4 saate indi 90 saat nerde, 4 saat nerede, sonra uçak keşf oldu, Ankara yolu Afyon’dan Ankara 450 kilometre Afyon’da havaalanı olsa uçak olsa belki yarım saatlik yol.
O zaman Allah’ın bir şeye ol demesi ile, Olması arasında geçen zaman, bizim zaman görecemizle hesapladığımız için, bir süreç gerektiriyor. “Allah zamandan ve Mekandan münezzehtir” diye biliyoruz, O yüzden Allah katında, Allah’ın bir şey olmasını Murad ettiği zaman,O’nun bir zaman ve süreye ihtiyacı yok, Allah Ol deyince olur. zaman bizim için geçerli olan bir şey, Çünkü Dünkü 90 saatlik yolu, bugün Yarım saatte alabiliyorsak, Allah’ın o işi oldurması için gerken zmanve kuvvet, o zaman 90 saatlik bir işi, 2 saatlik yola indiren insanoğlundan, daha mı az yada cok ki, Allahu Teala “ol” desin de, 50 sene 1000000 sene oluş sürecine girsin! daha önceden Mustafa hocanın sözüne Ben de katılıyordum, artık katılmıyorum, o yanlış. Allah Ol deyince olur, Sadece biz onun olmasina zman algimiz farkli oldugu icin, oluşturmasi icin gecen zamana bakabiliyoruz ve sürecten bahsediyoruz. merkür deki zman algimiz ile dünyadaki zman algimiz bile farkliyken allahi nasil böyle bir zman algimiza dahil edebilirizki ilk hicbirsey yokken zmanda yoktuki mekanda yoktuki allahdin durdugu yer orasi iste “Allah zamandan ve Mekandan münezzehtir” ve bizim bir olayi fark etmemiz icin zamanımız farklı boyutta olduğu için, biz onu günler ve aylar ve saatler ile hesaplıyoruz, Allah katında zaman diye bir şey yok, o yüzden zaten Kıyamet bile yaşanmış bitmiş deniyor. ki Allah katında Her şey hazır ve nazır olmuş, bitmiş. O yüzden Hızır Aleyhisselam geleceğe ve geçmişe gidip de müdahale edip, hareket edebiliyor. çünkü bütün senaryo, Allah ol demiş, ve olmuş. şu anki bizim algılarımız, bunu algılayabilecek bir seviyede değil. Allahu Teala’nın zamandan ve Mekandan nasıl bir şekilde münezzeh olduğunu algılayamıyoruz. Sadece bu örnekle size anlatmak istedim. dünkü 2 saati biz 10 dakikaya indirebildiysek, Benim zikirlerin bile Raşid i tarikatındaki zikirler bile, İlk başlangıçta, belki 4 saatte okuduğumuz zikir, hiç bilmeyen bir kimse, o ayetleri hiç duymamış bir kimse, belki 4 saatte okuyacak, ama ezberlediğin zaman, bir de hızlı okuduğun zaman, o bir buçuk saat, ya da 1 saate kadar düşecek dedik. Çünkü dün Acemiydin, bir işe giren bir adam, İlk başlangıçta acemidir, ben greisinger diye bir Kasap firmasına girdim, Orada makinelerin hızı var, sucuk paketliyoru, sucuklar folyonun içine koyulacak, Üzerine de folyo gelecek, havası alınacak, paketlenecek. makine Öyle hızlı hareket ediyor ki, kutucuklar cart cart geçiyor, ben ilk gittiğimde makineyi süren, 4-5 hızında sürüyordu, beni alıştırmak için. ben o dört beş hız ile bile, hızlı geliyordu, daha sonra 6 hızında paket edebildim. yani o zaman zaman göreceli, fakat zaman insanoğluna verilmiş bir görece. Allah zamandan münezzehtir, mekandan da münezzehtir. Allah’ın Kün demesi ile ile o şeyin yaratılması arasında geçecek bir zaman yoktur, anında var Olmuştur. Çünkü yayan yürüyen kimseyle, Bugün uçakla giden, aynı değil. dünkü bilgiyi Allah katladı, katladı, katladı bugün hızlı trenleri icat oldu, trenle bile 4 saatlik yolu 45 dakikaya indirebildik, o zaman demek ki, zaman bir yerde bitmekte, Allah İşte o zamanın bittiği yerde duruyor, zaman diye bir şey yok, Onun için mekan diye bir şey de yok, Allah Ol deyince olur, Feyekün
innema, emruhu, İza erade, şeyen, en yekule, lehu, Kün Fe yekün.
“O Ol der ve oluverir.”
Norvecteki buğday meselesi, sesli ve videolu vaazda açıklandı, Merak eden, ya sesli vaazımızı dinlesin, yada videolu vaazı seyretsin.
Rabbim, askerime Farukiyat versin de, işin içyüzünü anında anlamak nasip etsin, ve dünkü bilginin yanlış olabileceğini bilsin ki, yarına başka bilgiler ile gitmek gerektiğinin farkına varsın. Dün ben de Mustafa hocanın sözüne İnanıyordum, Ben de kabul etmiştim, bugün aklım daha güzel çalıştı, bugün kabul etmiyorum kardeşim. yarın belki bunu da kabul etmeyeceğim, Yarın yine başka bir gün. ne neydi “kendini değiştirmeyen, ahiret yurduna gidemez, geleceğe gidemez.”
–oOo—
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
”Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! ‘
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
–OoO–
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 29 Şubat 2020 Cumartesi
Original Kar©glan