Bitlis Hakkında Bilgiler
BİTLİS
Güneydoğu Torosların tek geçit verdiği sarp bir yerde kurulan bir ilimiz. İl, doğudan Van Gölü, güneyden Siirt ve Batman, batıdan Muş, kuzeyden ise Ağrı ile çevrilidir. 41°33′ ve 43°11′ doğu boylamları ile 37°54′ ve 38°58′ kuzey enlemleri arasında yer alır. Trafik kod numarası 13’tür.
İsminin Menşei
Bitlis ilinin merkez ilçesi olan Bitlis, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan tarihi yolun ve Güneydoğu Torosların geçit verdiği yerde, sarp kayalıklar üzerinde kurulmuştur. Bu stratejik şehrin ortasında bulunan Bitlis Kalesini Makedonya Kralı İskender’in komutanlarından Lis veya Bedlis yaptırmıştır. Bilahare şehre sahip olan Türkler, bu kaleye izafeten Bidlis demişler, zamanla bu ilin ismi “Bitlis” olarak anılmıştır.
Efsaneye göre, Babil Seferinden dönen İskender hastalanır. Rabat ve Kösür sularının birleştiği yerde 7 gün su içinde kalarak iyileşir. Komutanı veya kölesi Bedlis’e buraya kale yapılmasını emreder. Bu kale öyle yapılsın ki, benim bile bu kaleye girmem mükmün olmasın, der. İran ve Hindistan seferinden dönüşte kaleyi görmek ister. Kale yapılır, dönüşte İskender’e Bedlis karşı koyar ve kaleyi vermez. İskender yedi gün çok sayıda asker kaybederek almaya çalışır alamayınca geri döner. “Kölem idi bana asi oldu” der. Muş’a geldiğinde Bedlis kale anahtarını teslim eder. İskender: “Niçin asi olup bu kadar askerin ölümüne sebeb oldun?” deyince, Bedlis; “Benden bir kale yapmamı istediniz. Öyle bir kale istediniz ki, siz bile feth edemeyecektiniz. Ben de kralımın bu emrine uydum.” der.
Tarihi
Bitlis tarihinin en mühim hususiyeti on üç asırdır Müslüman devletlerin elinde bulunan bir il olmasıdır. Daha önceki asırlarda bu bölgeye Hurrililer, Mitanniler, Asurlular, Babilliler, Medler, Persler Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar hakim olmuşlardır. Hazret-i Ömer zamanında, 641 senesinde İyad bin Ganem Bitlis’i ve kalesini fethetmiştir. Birkaç defa, İslam Devleti Bizanslılar arasında el değiştirmiş ise de Hamdani ve Mervani emirlikleri altında İslam hakimiyeti devam etmiştir. 1071’den önce Mervaniler, Selçuklu Devletine tabi olmuşlardır. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Melikşah, Bitlis’i Dilmaçoğlu Mehmed Bey emrine verdi. Dilmaçoğluları Beyliği (1084-1192) kuruldu. Beylik, kısa bir müddet sonra Ahlatşahların idaresine girdi. 1207 yılına kadar Ahlatşahların idaresinde kalan bölge, 13. asırda Eyyubiler, Harezmşahlar, Moğollar, İlhanlılar ve Celayirliler tarafından ele geçirildi ise de, Türk beyleri bölgeyi idareye devam ettiler.
Çağlarboyu Bitlis Ortadoğunun stratejik bir bölgesi olarak sık sık el değiştirmiştir. Hazret-i Ömer’in Bitlis fethinden sonra, devamlı olarak İslam ülkelerinin elinde bir serhat şehri olarak kalmıştır. Selçuklulara bağlı Artukoğulları ile Eyyubiler, Haçlı seferlerine karşı Bitlis’i korumuşlardır. Bitlis bir ara Timur Devletine tabi olmuştur. On dördüncü asır başında Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin eline geçmiştir. 1514 senesinde Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han, Safevi Şah İsmail’i Çaldıran’da yenince, Bitlis Osmanlı toprağı olmuştur. Van Beylerbeyliğine bilahare Erzurum Beylerbeyliğine bağlanmıştır. Tanzimattan sonra eyalet olmuştur. Bir ara Muş’a bağlanmıştır. Birinci Dünya Harbinde Rusların istilasına uğramış ve çekilmelerinden sonra Ermeni çeteleri Bitlis’i tahrip etmiş ve katliamlar yapmıştır. Cumhuriyet devrinde 1929-1936 arasında idari sebeplerle (nüfus azlığı gibi) Muş’a bağlanmışsa da sonra yeniden il olmuştur.
Fiziki Yapı
Bitlis ili dağlık bir bölgedir. Yüzölçümünün % 70’i dağlarla, % 15’i platolarla % 5’i yaylalarla kaplıdır. Ancak % 10’u ovalıktır. Dağların çoğu 2000 metreden yüksektir. Türkiye’nin ikinci büyük dağı olan Süphan Dağı bu ilimizde bulunur.
Dağlar: Bitlis, Doğu Anadolu’nun en dağlık bölgesidir. İl toprakları içinde yer alan Süphan Dağı, 4058 metre ile Türkiye’nin Ağrı Dağından sonra ikinci yüksek dağıdır. Ağrı gibi volkanik bir dağdır. 3500 metreden yukarısı devamlı karla örtülüdür. Dorukta 400 metre çapında krater gölü vardır. Üzeri sünger taşları, volkanik küller, derin yarlar ve mağaralarla doludur. Van Gölünün batısında yer alan Nemrut Dağı 2828 metredir. Adıyaman’daki Nemrut Dağı ayrıdır. Tepesinde Türkiye’nin en büyük krater gölü vardır. Gölün çevresi 600 m yükseklikte dik yamaçlarla çevrilidir. 1.5 kilometrelik bir buzulu vardır. Diğer dağları Kırmızıtaş Tepe (2607 m) Sini Dağı (2730 m) Serkaç Tepe (2626 m) Ziyaret Tepe (3002 m) Karataş Tepe (2609 m) Ziyaret Dağı (2542 m) Kavuş-Şahap Dağı (3500 m)dır.
Ovalar: Bitlis’te ovalar azdır. Azami % 10’u geçmez. Çok bereketli olan Ahlat Ovası, Van Gölü kıyısındadır. Rahva Ovası ise Van Gölüne doğru uzanır. Diğer ovaları küçüktür.
Akarsular: İlin mühim akarsuları yoktur. Dağlardan çıkarken Van Gölüne dökülen veya Murat Irmağına dökülen birkaç dere ve çay vardır. Başlıcaları Bitlis Çayı, Botan Çayı, Karasu, Ağkiz, Oranz Dereleri, Garsay Suyu, Hizan Suyu, Güzel Dere ve Garzan Çayıdır.
Göller: Bitlis göl bakımından zengindir. Van Gölünün yarısı Bitlis iline aittir. Van Gölü Türkiye’nin en büyük gölüdür. Nazik (Kers) Gölü bir vadinin lav seddi ile tıkanması neticesi meydana gelmiştir. Sularını Van Gölüne boşaltır. Haçlı Gölü, Karasu Çayı kenarındadır. Tatvan’dadır. Arin Gölü, Adilcevaz’ın doğusundadır. Van Gölünden bir alüvyon seddi ile ayrılmıştır. Nemrud Gölü, 2400 m yükseklikte 4 km2lik bir volkanik göldür. Çok güzel manzarası vardır. Türkiye’nin en büyük volkanik gölüdür.
İklimi ve Bitki Örtüsü
Kışlar erken gelir ve geç gider. Kar örtüsü nisan sonlarına kadar devam eder. Hava mayıs-ekim arası kuraktır. Denizlerden uzak ve deniz seviyesinden çok yüksek olduğu için kara iklimi hüküm sürer. Van Gölü sebebiyle kışları Erzurum ve Kars’a nazaran daha az soğuk geçer. Bol kar yağar. Yazları kısa sürer (150 gün) ve sıcaktır. İlin ısısı -19°C ile 36.8°C arasında seyreder. Yağış miktarı 958 mm’dir. Yağışın % 45’i kışın, % 31’i ilkbahar ve % 24’ü sonbahara aittir. Yağış, Akdeniz yağış rejimine çok benzer. Karların eriyişi yavaştır. Bunun için sel olmaz. Yağış miktarı yeterlidir. Fakat yazın içme suyu sıkıntısı çekilmektedir. Bitlis’in % 35’e yaklaşan kısmı ormanlarla kaplıdır. Türkiye’nin en yüksek ormanları bu ilimizdedir. Ormanların çoğu meşeliktir. Nemrut Dağının güney yamaçları ile krater göllerin iç yamaçları koruluk halinde ormanlarla kaplıdır. Ormanların bir kısmı da ardıçtan meydana gelmiştir. Nemrut Kraterinin iç yamaçlarındaki 2900 metredeki orman, Türkiye’nin en yüksek ormanıdır. Hizan, orman bakımından en zengin bölgedir. Dağlarda yabani meyve ağaçları ve kavak görülür. Bitlis’in %30’u çayır ve mer’a olup, % 20’ye yakın kısmı da ekime müsaittir.
Ekonomi
Bitlis’in ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfusun % 80’i tarım, hayvancılık ve ormancılıkla uğraşır.
Tarım: Ekime müsait arazinin çoğunda tahıl ekilir. En çok buğday ayrıca çavdar, darı, arpa, baklagillerden bilhassa fasulye yetişir. Tütün azdır. Fakat çok kalitelidir. “Virginia” tipinde olup özel renk ve kokuya sahiptir. Meyvecilik sebzecilikten ileridir. Cevizleri, armutları meşhurdur. Antep fıstığı, meyan kökü, elma, kiraz ve dut bol miktarda yetişir. Ahlat’ın armudu ile meyan kökü asırlardan beri ün yapmıştır. Vişne, badem, ayva ve kayısı da yetişir.
Hayvancılık: Hayvancılıkla daha çok göçebe aşiretler uğraşır. Beritan ve Alikan aşiretleri başlıcalarıdır. Koyun, keçi ve sığır beslenir. Arıcılık gelişmekte olup, Bitlis balı lezzeti, nefaseti ve beyazlığı ile meşhurdur.
Ormancılık: Bitlis’in % 80’e yakın köyü orman içinde ve yakınındadır. Ormancılık en çok Hizan, Mutki ve Tatvan’da ileridir. Orman ürünleri sanayii henüz gelişmemiştir.
Madenler: Arazi yüksek olduğundan ve kış şartlarının uzun süre devam etmesi sebebiyle maden arama zordur. Bitlis’te henüz çalışan maden işletmesi yoktur. Türk Petrol Anonim Ortaklığına Bitlis ve Siirt’te 49.922 hektarlık alanda petrol araması için ruhsat verilmiştir.
Sanayi: Bitlis’te sanayi henüz gelişme halindedir. Küçük sanayi; oto tamirciliği, teneke ve demircilik ile dokuma üzerinedir. Büyük işletmeler Bitlis Sigara Fabrikası, Bitlis Un Fabrikası, Tatvan Et Kombinası, Tatvan Yem Fabrikası ve Tatvan Tersanesi ile Adilcevaz Süt Fabrikasıdır.
Ulaşım: Bitlis ulaşım bakımından bir kavşak noktasıdır. Avrupa ile Asya’yı birleştiren demiryolu Tatvan’ın Tug İskelesinde sona erer. Tren feribotlarla Van Gölünü geçerek Van’dan demiryolu ile İran’a ulaşır.
Orta ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen karayolları burada kesişir. Diyarbakır ve Adıyaman’dan gelen karayolu ile Muş ve Bingöl’den gelen karayolu Bitlis’te kesişerek, Van Gölü güneyini takiben Van’a ulaşır. Bitlis Güneydoğu Toroslarının geçit verdiği tek bölgedir. Van Gölünde deniz taşımacılığı yapılır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
1990 sayımına göre toplam nüfusu 330.115 olup, 142.947’si ilçe merkezinde 187.168’i köylerde yaşamaktadır. 1950’den sonra köylerden şehirlere göç artmıştır.
Örf ve adetler: Bitlis zengin bir kültür mirasına sahiptir. Bitlis’in ilçesi olan Ahlat, 13. asırda dünyanın sayılı ilim ve kültür merkezi idi. Türk-İslam kültürü diğer kültürlere hakim olarak Bitlis’e yerleşmiştir. Meşhur yemekleri Bitlis köftesi, şekalok ve büryandır. Halk edebiyatı bakımından çok zengindir. Efsane, masal, mani, atasözü ve türküleri çoktur. Oyunları halay ve bar şeklindedir. Halaya “berit” denir. Başlıcaları Alkuşta, Harkuşta, Teminağa, Sözme, Tringo ve Gorzana’dır. Ata binmek, cirit oyunu ve kayakçılık yaygındır. Kadınlar uzun kollu ve geniş etekli fistan, erkekler ise keçi kılından dokunmuş bir nevi şalvar olan şal ile ayağa giyilen yün çorap ve başa kafiye ve egol denilen puşu giyerler. Harika denilen ayakkabıların üstü kıl veya yünle örtülü altı kenevir dokumadır. Göçebe halinde yaşayan aşiretler son senelerde muayyen bölgelere yerleşmeye başlamışlardır. Folkloru insan sevgisi ile doludur. Bitlis folklor bakımından bir hazinedir.
Eğitim: Birinci Dünya Harbinden önce Bitlis’te lise dengi okullar, Amerikan koleji, öğretmen ve askeri okullar vardı. Birinci Dünya Harbinde Bitlis çok zarar gördü. Nüfusu 75.000’den 5000’e indi. Cumhuriyet devrinde yeniden gelişmeye başladı. 1945’te okur-yazar nisbeti % 7 iken, bugün bu miktar % 50’ye doğru çıkmaktadır. Bitlis’te okul ve öğrenci sayısı her geçen sene hızla artmaktadır. 1937’de sadece 2 köyde ilkokul varken, bugün köylerdeki ilkokul sayısını 343’e çıkmıştır. Şehir merkezlerinde 16 ortaokul, 4 mesleki ve teknik ortaokul, 7 mesleki ve teknik lise, 7 lise vardır.
İlçeleri
Bitlis biri merkez olmak üzere yedi ilçeden ibarettir.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 68.132 olup, 38.130’u ilçe merkezinde 30.002’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18, Bölükyazı bucağına bağlı 22, Narlıdere bucağına bağlı 7, Sarıkonak bucağına bağlı 21 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır.
Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun beslenir. Akarsu boylarında tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, darı ve tütündür. Sigara, süt fabrikaları ve et kombinası başlıca sanayii kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi Bitlis Çayı vadisinde Kömüş, Rabat, Tıkılan ve Arıh derelerinin kenarlarında kurulmuştur. Mahalleler köprülerle birbirine bağlanır. Eski devirlerde doğunun en büyük yerleşim merkezlerinden biri olan ilçe, Birinci Dünya Harbi sırasında çok tahrip olmuş ve göçlerle boşalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekrar gelişmeye başlamış ise de Tatvan’ın yolların kesiştiği yerde olması yüzünden sönük kalmıştır. Elazığ-Bingöl-Muş karayolu ilçe merkezinden geçer. İlçe belediyesi 1800’de kurulmuştur.
Adilcevaz: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 26.950 olup, 10.103’ü ilçe merkezinde, 16.847’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 13, Göldüzü bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 812 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları Van Gölünün kuzey kıyısı ile Süphan Dağının yamaçları arasında kalır.
Tarihi çok eski devirlere dayanır. Bölge en eski Urartu yerleşim merkezlerindendir. Çeşitli devletlerin hakimiyeti altına giren Adilcevaz 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkler tarafından fethedildi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bucak merkeziyken, 1953’te ilçe oldu.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Süphan Dağı ile Van Gölü arasındaki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, ceviz ve meyvedir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun ve keçi beslenir ve arıcılık yapılır. Ceviz ağaçlarının kerestesi meşhurdur. Devlete ait süt ve peynir fabrikası başlıca sanayi kuruluşudur.
İlçe merkezi Van Gölü kıyısında kurulmuştur. Ahlat-Erciş karayolu ilçeden geçer. Karakoyunluların saldırılarından önce bu şehrin beyi “Adil” ve cevizi bol olduğundan “Adilcevaz” ismi verilmiştir. İlçe belediyesi 1875’te kurulmuştur. İl merkezine 80 km mesafededir.
Ahlat: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 34.217 olup, 16.742’si ilçe merkezinde 17.475’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 14, Ovakışla bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 1044 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları genelde düzdür. Kuzeyinde Süphan Dağı, batısında Nemrut Dağı, güneybatısında Van Gölü yer alır. Ahlat Ovası bu dağlar ile Van Gölü ovasında yer alır.
Ahlat çok eski bir tarihe sahiptir. Buraya Araplar Hilat; Romalılar Hilyat demişlerdir. Ahlat ve Bitlis, hazret-i Ömer zamanında İyad bin Ganem tarafından fethedilmiştir. Fakat bir müddet sonra tekrar Bizanslılar ele geçirdiler ise de hazret-i Muaviye zamanında Habib bin Mesleme Ahlat’ı yeniden kontrol altına aldı. Muhammed bin Mervan Ahlat’ı El-Cezire valiliğine bağladı.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu hakimiyetine giren Ahlat’ta 1100 senesinden itibaren Sökmenliler (Ahlatşahlar) idaresi başladı. 1207’de Eyyubiler Ahlat’a hakim oldular. Moğol istilasında Ahlat çok büyük zarar gördü. İlhanlı Devleti yıkılınca, Ahlat Karakoyunlu Türkmenlerinin eline geçti. 1461’de Akkoyunlular, 1470’te ise Safeviler bölgeye hakim oldu. Çaldıran Savaşından sonra Ahlat, Osmanlı toprağının bir parçası oldu.
Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun ve keçi beslenir. Ovada tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar ve cevizdir. Hayvancılığa bağlı olarak süt ve süt ürünleri üretimi yaygındır. Deri üretimi ekonomide önemli yer tutar.
İlçe merkezi Van Gölünün kuzeybatı kıyısında kurulmuştur. Eski şehir merkezi kıyıdan 2 km içeride olup, yıkıntıları hala ayaktadır. İlçe Selçuklular zamanında dünyanın sayılı ilim ve kültür merkeziydi. Ahlat’ta bulunan tarihi eserler, birçok ülkenin tarihi eserlerinden fazladır. İlçede yer alan kümbetler, ortaçağ Türk türbe mimarisinin en güzel örnekleridir. Orta Anadolu’daki Selçuklu kümbetlerinden farkı, çatı kısmının panolara ayrılması ve saçak şeklinde dışarıya taşmış olmalarıdır. İlçe belediyesi 1896’da kurulmuştur. Adilcevaz-Tatvan karayolu İlçeden geçer.
Güroymak: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 37.030 olup, 16.613’ü ilçe merkezinde 20.417’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 25 köyü vardır. İlçe toprakları genellikle dağlıktır. Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Merkez ilçeye bağlı bucak iken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kanunla ilçe oldu.
Hizan: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 43.790 olup, 4798’i ilçe merkezinde 38.992’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18, Akşar bucağına bağlı 4, Sağınlı bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 917 km2 olup, nüfus yoğunluğu 48’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Düzlük alanları çok azdır. Dağlardan kaynaklanan suları Botan Çayına katılan dereler toplar. Akarsu vadilerinde tarım yapılabilecek küçük düzlükler vardır. Dağlarda geniş yaylalar yer alır.
Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yolu ile en çok kıl keçisi ve koyun beslenir. Modern yöntemler kullanılmadığından hayvansal ürünler düşüktür. Başlıca hayvansal ürünler peynir, yağ, bal, yapağı ve deridir. Tarıma müsait yerlerde çok az miktarda buğday, darı, patates, ceviz elma ve soğan yetiştirilir. El dokumacılığı yaygındır.
İlçe Kavuşşahap Dağlarının eteklerinde kurulmuş olup az gelişmiş küçük bir yerleşim merkezidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilçeyken 1929’da bucak haline getirilen Hizan, 1936’da yeniden ilçe merkezi oldu. İl merkezine 50 km mesafededir. Belediyesi 1925’te kurulmuştur.
Mutki: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 38.004 olup, 2490’ı ilçe merkezinde 35.514’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 10, Geyikpınar bucağına bağlı 8, Kavakbaşı bucağına bağlı 12, Meydan bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 1068 km2 olup, nüfus yoğunluğu 36’dır. İlçe toprakları dağlıktır. Kuşçu ve Tandır dağları ilçe topraklarında yer alır. Dağlardan kaynaklanan suları Garzan Çayı ile Bitlis Çayı toplar.
Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yöntemi ile küçük baş hayvan beslenir. İlçede sığırlar için bir tabii tohumlama istasyonu vardır. Akarsu vadilerindeki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri, patates ve darıdır. Ayrıca az miktarda soğan, ceviz, buğday, fasulye ve armut yetiştirilir.
İlçe gelişmemiş bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 21 km uzaklıktadır. Belediyesi 1941’de kurulmuştur.
Tatvan: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 81.992 olup, 54.071’i ilçe merkezinde 27.921’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 9, Küçüksu bucağına bağlı 10, Reşadiye bucağına bağlı 23 köyü vardır. Yüzölçümü 1235 km2 olup, nüfus yoğunluğu 66’dır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Dağlardan kaynaklanan suların bir kısmı Van Gölüne dökülür, bir kısmı ise Botan Çayına karışır.
Ekonomisi ticaret, sanayi ve tarıma dayalıdır. Tarıma elverişli toprakları azdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı ve buğday olup az miktarda sebze yetiştirilir. Yem fabrikası, et kombinası ve Türkiye Gemi Sanayi AŞ’ye ait atölyeler başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında süngertaşı ve perlit yatakları vardır.
İlçe merkezi Van Gölünün güneybatı kıyısında tabii bir limanın kenarında kurulmuştur. 1936’da ilçe olan Tatvan hızla gelişmektedir. Demiryolu, denizyolu (Van Gölü) ve karayolu bakımından bir kavşak noktasıdır. Tatvan-Van arasında feribotlarla ulaşım sağlanır. İl merkezine 25 km mesafededir. İlçe belediyesi 1936’da kurulmuştur.
Tarihi ve Turistik Yerleri
Bitlis, tarihi eserleri ile gerçek bir hazinedir. Her biri tarihi bir belge olan bu eserler, henüz tam anlamıyla incelenmemiş ve tanıtılmamıştır. Eserlerin çoğu, Selçuklu ve Osmanlı devrine aittir. Daha önceki devirlere ait olanların sayısı azdır.
Bitlis Kalesi: Büyük İskender tarafından yaptırıldığı söylenirse de, daha eski devirlere aittir. İskender bazı ilavelerle tamir ettirmiştir. Kale eski devirlerin müstahkem mevki hususiyetlerini taşır. Günümüzde önemli bölümü yıkık olan kaleden şehrin her tarafı görülür.
Kef Kalesi: Adilcevaz ilçesinin 6 km kuzeyinde bir tepe üzerinde kurulmuştur. Urartular devrinde yapılan kalenin üç tarafı sarp kayalıktır. Günümüzde harabe halindedir.
Ahlat Kalesi: Ahlat’ta iki kale vardır. Birisi eski devirlere ait olup, harabe halindedir. İkinci kale Yavuz Sultan Selim Han tarafından yaptırılmış, Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Mimar Sinan’a tamir ettirilmiştir. Dış duvarlar 400X200 m ebadındadır. Dış sütunların yüksekliği Van Gölü tarafında 13 m, kara tarafında 6.10 metredir.
Ulu Cami: Anadolu Türk mimarisinin en eski ve kıymetli eserlerinden biridir. Artukoğulları zamanında 1150’de yaptırılmıştır. Taş işçiliği çok değerlidir. Türkiye’deki en eski camilerin ikincisidir.
Şerefiye Külliyesi: Cami, medrese, imaret ve türbeden meydana gelen külliye, 1528’de yapılmıştır. Osmanlı döneminde yapılmasına rağmen, Selçuklu taş işçiliğini 15. asırda yaşatan güzel bir eserdir.
Kureyşi Camii: Şehir merkezinin batı yakasındadır. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. 1801’de büyük bir tamir görerek bugünkü halini almıştır.
Hacı Begiye Camii: 1443’te yapılmış olup, tek minarelidir. Selçuklu ve Arap mimari özelliklerini taşır.
İskender Paşa Camii: Ahlat’ta, Kanuni devri vezirlerinden İskender Paşa tarafından 1564’te yaptırılmıştır. Taş işçiliği meşhur olup Selçuklu yapılarının özelliklerini taşır.
Kadı Mahmud Camii: Ahlat Kalesi içindedir. Kadı Mahmud tarafından 1584’te yapılmıştır.
İhlasiye Medresesi: Gökmeydan Mahallesindedir. 1589’da yapılan medrese, mimari süsleme açısından ilin tarihi eserleri arasında en zengin olanıdır. Selçuklu süsleme anlayışı hakimdir.
Hatibiye Medresesi: Zeydan Mahallesindedir. On altıncı asırda yapıldığı tahmin edilen medrese, günümüzde yıkık vaziyettedir.
Nuhiye Medresesi: Hersan Mahallesindedir. 1700’de yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde karakol olarak kullanılmaktadır.
Yusufiye Medresesi: Çırik Düzü denilen mevkidedir. On sekiz veya on dukuzuncu asırda yapıldığı zannedilmektedir. Doğu batı doğrultusuna uzanan dikdörtgen planlıdır.
Elaman Kervansarayı: Bitlis-Tatvan yolu üzerinde Rehva Düzünde 16. asırda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’nun en büyük kervansaraylarındandır.
Duhan: Bitlis-Diyarbakır yolu üzerinde dağlar arasındadır. 49.65×15.50 büyüklükte bir alanı kaplar. Günümüzde büyük bölümü yıkık olan hanın, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı hakkında bir bilgi yoktur.
Usta Sagind Kümbeti: Ahlat’ın Meydanlık Mezarlığının güneyindedir. Ahlat’taki kümbetlerin içinde en büyüğü olduğundan Ulu Kümbet de denir. Yapılış tarihi belli değildir. Sagind “çırak” manasına gelir. Rivayete göre ustanın yaptığı kümbeti yıkılıp, çırağın yaptığı yıkılmayınca bu isim verilmiştir. İki kısımlıdır. Anadolu motif ve desenlerini taşır.
Hasan Padişah Kümbeti: Ahlat’ta olup, Uzun Hasan’ın zevcesinin kümbeti olarak bilinirse de, ona ait olduğuna dair kesin delil yoktur. Üst kısmı yıkıktır. Kare bir kaide üzerine onikigen bir şekilde oturtulmuştur.
Bitlis tarihi bakımdan olduğu gibi turizm açısından da oldukça zengindir. Avcılık, dağ ve kış sporları için çok müsaittir.
Nemrud Dağı: Eski bir yanardağ olan bu dağın çevresi tabii güzelliklerle doludur. Türkiye’nin en yüksek ormanları burada yer alır. Dağ ve kış sporları için elverişlidir.
İskender Buluk: Suyu çok lezzetli, ağaçlık bir mesire yeridir.
Bitlis Deresi: Ahlat’tadır. Söğüt, kavak ve meyve ağaçları ile güzel bir piknik yeridir.
Kocasu Vadisi: Ahlat yakınında ağaçlık ve soğuk tatlı suları ile bir mesire yeridir.
Kaplıcaları: Bitlis eski bir volkanik arazi üzerinde olduğundan çok sayıda şifalı kaplıcaları içme suları ve ılıcaları vardır.
Çukur (Güroymak) Kaplıcası: Güroymak ilçesinin 12 km kuzeybatısındadır. Banyo halinde sakinleştirici ve damar açıcı özelliğe sahiptir. İçme kürleri, karaciğer, safra yolları ve sindirim sistemi üzerinde faydalı olmaktadır.
Ilıcak (Germap) Kaplıcası: Merkez ilçeye bağlı Bölükyazı bucağının Ilıcak köyündedir. Banyo kürleri, mikrop öldürücü, iltihap çözücü etkiye sahiptir.
Köprüaltı Kaplıcası: İl merkezinde Bitlis Deresi kenarındadır. Banyo uygulaması deri hastalıklarına faydalıdır.
Küçür Kaplıcası: İl merkezinde Taş Mahallededir. Romatizma ve deri hastalıklarına iyi gelir.
Yam Acısuyu: Merkez ilçenin Yolyazı köyündedir. Romatizma ve deri hastalıklarına iyi gelir.
Nemrut Dağı Kaplıcası: Nemrut Dağı kraterindedir. Tesisi bulunmayan kaplıcanın 60°C sıcaklıktaki suyu, romatizma ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir.
Kaynak
Rehber Ansiklopedisi