Peygamberimizin Nafile İbadetleri

Peygamberimizin Nafile İbadetleri

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz farzlar dışında nasıl ibadet ederdi? Peygamberimizin (s.a.v.) farzların haricinde devam ettiği nâfile ibâdetler…

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in günleri ve geceleri, farzların hâricinde devâm ettiği pek çok nâfile ibâdetle feyizlenmişti.

HZ. PEYGAMBER’İN NAFİLE İBADETLERİ

Farzlardan önce ve sonra kıldığı sünnet namazları, geceleri devâm ettiği Teheccüd namazı, zikir ve tefekkür gibi ibâdetleri, her gün muayyen miktarda Kur’ân okuması, İşrâk, Duhâ, Evvâbîn gibi namazları, nâfile oruçları, bitip tükenmeyen infakları, Allâh yolundaki gayretleri, mübârek yüzünde bir gül gibi açan dâimî tebessümleri, O’nun Allah Teâlâ ile huzur verici beraberliğinin alâmetleriydi.

Sevindiğinde veya sevindirici bir haber aldığında, Allâh’ın bu ihsânına şükretmek için secdeye kapanır[1] ve namaz kılardı.[2] Güneş ve Ay tutulması gibi fevkalâde hâdiseler, yâni ilâhî azamet tecellîleri karşısında hemen namaza dururdu.[3] Allah’tan bir hâcetini talep edeceğinde yine namaz kılardı. Allah Rasûlü’nün Ramazan-ı şerîfi, terâvîh, îtikâf, infak gibi ibâdetlerle daha ayrı bir rûhâniyet kazanırdı. Ramazan’dan sonra da zaman zaman nâfile oruç tutmaya devâm ederdi. Husûsiyle pazartesi ve perşembe günleri oruçlu olmayı tercih eder ve bunun sebebini de şu şekilde açıklardı:

“Ameller Allah Teâlâ Hazretleri’ne pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben, amelimin oruçlu olduğum hâlde arz edilmesini severim.” (Tirmizî, Savm, 44/747)

Her hicrî ayın “Eyyâm-ı Bîz” denilen 13, 14 ve 15’inci günlerinde oruç tutmaya önem verir ve bunu ashâbına da tavsiye ederdi. İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-:

“Peygamber Efendimiz, Eyyâm-ı Bîz’da oruç tutmayı hazarda da seferde de bırakmazdı.” der. (Nesâî, Savm, 70)

Allah Rasûlü, Şevvâl ayından altı günü oruçla geçirir,[4] Muharrem’in 9-10 veya 10-11’inci günlerinde Aşûre orucu tutardı.[5]

Yine Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, umre ve haccın fazîletlerini beyân eder, dâimâ Allâh’ı zikir hâlinde bulunur, hamd, tesbîhât ve istiğfârı dilinden düşürmezdi. Kendisi için ve ümmetinden güç yetiremeyenler adına kurbanlar keserdi.[6]

Dipnotlar:

[1]. Şükür secdesi aynen tilâvet secdesi gibidir. Abdestli bir şekilde şükür secdesine niyet edilir, eller kaldırılmadan “Allâhu ekber” diyerek tekbir alınır, secdeye varılır, mümkün olduğu kadar uzun secde yapılır, sonra da kalkılır. [2]. İbn-i Mâce, Salât, 192. [3]. Buhârî, Küsûf, 2-4; İbn-i Hibbân, Sahîh, Beyrut 1993, VII, 68, 100. [4]. Müslim, Sıyâm, 204. [5]. Müslim, Sıyâm, 115. [6]. Ebû Dâvûd, Edâhî, 3-4/2792; İbn-i Sa’d, I, 249.