Zekat Hakkında Detaylı Bilgiler

Zekat Hakkında Detaylı Bilgiler

ZEKAT

Kelime anlamiyla zekat; temizlik, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak manasina gelir.

Dini anlamiyla ise; nisap miktari zenginlige sahip olan Müslümanin Allah’in hakki olanlara verilmesini emrettigi belli miktarda mali vermesidir.Veren kimseyi cimrilik kirlerinden ve günahlardan temizledigi ve malinda berekete vesile oldugu için, kelime manasi ile dini manasi arasinda bir bag vardir.

Örfde, mecburi olmayan küçük bagislar için kullanilan sadaka kelimesi de, Kur’an’da ve hadiste zekat manasinda kullanilmistir.

Zekatin Hükmü

Zekat, hicretin ikinci yilinda, Ramazan orucundan sonra farz kilindi, Islam’in bes sartindan birisidir.Kur’an-i Kerim’de zekati emreden pekçok ayet vardir.Bunlardan birisi:

“Iman edip iyi isler yapan, namaz kilan ve zekât verenler var ya, onlarin mükâfatlari Rableri katindadir. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.” mealindeki Bakara Suresi, 277. ayetidir. Bu ayette beraber zikredilen namaz ve zekat kelimeleri Kur’an-i Kerim’de ayni ifade ile birçok yerde daha tekrarlanmistir.Bu ayetlerden bir kismi sirasiyla: Bakara Suresi 177. ve 271.,Enam Suresi 141., Tevbe Suresi 11. ve 60., Enbiya Suresi 73., Nur 37., Beyyine Suresi 5. Ayetleridir.

Iki Cihan Serveri Efendimiz (s.a.v)’in de bu konudaki hadislerinden birkaç örnek verelim:

“Islam, bes esas üzerine kurulmustur:Allah(c.c)’ dan baska ilah olmadigina ve Muhammed (s.a.v)’in Allah’in peygamberi olduguna sehadet etmek, namaz kilmak,zekat vermek,Ramazan orucunu tutmak ve hacca gitmektir” (Tirmizi Iman-3; Buhari Iman-1;Müslim Iman-21)

“Mallarinizi zekat ile koruyunuz.Hastaliklarinizi sadaka ile iyilestiriniz, bela dalgalarini dua ve niyaz ile karsilayiniz” (Büyük Islam Ilmihali, Ömer Nasuhi Bilmen, Bilmen Yay.,Sy.435)

Zekatin dinimizdeki yeri nedir?

Zekat, dinin diregi olan Namaz ibadetinden hemen sonra gelmekte ve birlikte zikredilmektedir.Ikisinin birbirine baglanmasinin en mühim hikmeti, namazin dinin diregi, zekatin ise Islam’in köprüsü olmasidir.Namaz, dini koruyan, zekat asayisi temin eden Ilahi iki esastir.

Ebedi saadetin basta gelen sartlarindan biri olan zekat,öylesine kuvvetli bir iman asametidir ki; müminlerle kanli çarpismalara giren müsriklerin tevbe edip namaz kilmalari ve zekat vermeleri halinde , savas halinin kalkacagi ve eski müsriklerin bu alametlerle birlikte müminlerin din kardesi vasfini kazanacaklari bildirilmistir.( Tevbe Suresi 5.Ayet – “Haram aylar çikinca müsrikleri buldugunuz yerde öldürün; onlari yakalayin, onlari hapsedin ve onlari her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eger tevbe eder, namazi dosdogru kilar, zekâti da verirlerse artik yollarini serbest birakin. Allah yarligayan, esirgeyendir.” )

Zekatin dindeki ehemmiyeti içindir ki; Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) ‘nin vefatindan sonra halife seçilen Hz.Ebu Bekir (r.anh) , zekat vermeyenlerle savasmis ve bununla ilgili olarak söyle söylemistir:

“Allah (c.c) ‘ a yemin ederim ki, namazla zekatin arasini ayiranlarla mutlaka savasacagim . Çünkü zekat mali bir haktir.Allah(c.c) ‘a yemin ederim ki;Resulullah (s.a.v) ‘a vermis olduklari bir deve yularini dahi bana vermezlerse ,bu sebeble onlarla mutlaka savasirim” (Ebu Davud – Zekat:1)

Zekat Vermemenin Mesuliyeti

Gerek ayetlerde gerekse de hadislerde farz olan zekati vermeyenler siddetle tehdit edilmislerdir .Kur’an-i Kerim’de Ali Imran Suresi 180.Ayetinde “Allah’in, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasinlar ki o, kendileri için hayirlidir; tersine bu onlar için pek fenadir. Cimrilik ettikleri sey de kiyamet gününde boyunlarina dolanacaktir. Göklerin ve yerin mirasi Allah’indir. Allah bütün yaptiklarinizdan haberdardir.” denilmistir.Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadisi serifinde “Allah’in kendisine vermis oldugu malin zekatini vermeyen kimsenin mali, Kiyamet gününd, iki gözünde iki siyah nokta bulunan, dehsetli,zehirli bir yilan sekline sokulur ve bu yilan o gün mal sahibinin boynuna sarilir.Sonra agzi ile mal sahibinin çenesinin iki tarafindan yakalar ve ‘Ben senin dünyada çok sevdigin malinim, ben senin hazinenim ‘ der” söylemistir. ( Buhari, Zekat:3 ; Ibni Mace, Zekat:3 )

Zekat Kimlere Farzdir?

Bir kimsenin zekat vermekle mükellef olabilmesi için bazi sartlar vardir.Bu sartlari söylece siralayabiliriz:

Müslüman Olmak: Zekat,akli basinda,ergenlik çagina ermis ve hür olan Müslümanlara farzdir. Hanefi mezhebi disindaki diger mezheplere göre çocuklarin ve delilerin de zekat vermeleri gerekir.Onlarin zekatini onlara ait olan maldan velileri verir.Bunlar çocuklarin malina zekat düsmesine delil olarak su hadisi zikrederler: ” Mali bulunan bir yetimin velisi olan onun adina ticaret yapsin.Ta zekat onu yemesin.” ( Tirmizi, Zekat:15 )

Nisap miktari mala sahip olmak: Zekatin farz olmasinin bir sarti da, asli ihtiyaçtan baska nisap miktari veya daha fazla bir mala sahip olmaktir.Nisap, zekatin farz olmasi için tayin olunan miktarda mal demektir.Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) zamaninda altinla gümüsün satin alma gücü bakimindan günümüzde oldugu gibi büyük fark yoktu.Dolayisiyla zekat için nisap miktari bunlar üzerinden belirlenmisti.Zirai mahsüllerin ve hayvanlarin disinda kalan mallarda nisap miktari altinda Hanefilere göre 85 gram; gümüste ise 595 gram: Safilere göre ise altinda 72 gram, gümüste 504 gram olaraka tespit edilmistir.O devirde 85 gram altinla, 595 gram gümüsün satin alma gücü birbirine esitti fakat günümüzde bu nisaplar arasinda büyük bir fark vardir.Bu sebeple günümüzde nisap miktari olarak altinin esas alinmasi zekatin gayesine daha uygundur.

Malda bir artisin olmasi: Zekati verilecek mal hakikaten veya hükmen artmali, yani sahibine gelir getirmelidir.Artmayan mal için zekat vermek gerekmez.Hakikaten artis, ticaret yolu veya dogum yolu ile artistir. Ticareti yapilan mallar gün geçtikçe kiymetlenir.Zekati verilmesi gereken koyun,sigir gibi hayvanlar ise her sene yavruladiklarindan kiymet kazandiklarindan hakiki bir artis vardir.Yine para, ekin ve meyveler gelisen mallardir.

Hükmi artis ise altin ve gümüse mahsustur.Bu madenler her ne kadar maddeleri itibariyle bir artis göstermeseler de , degerleri her zaman artar.Buna hükmi artis denir.

Mala sahip olmak: Zekati verilecek mala insan tam sahip olmalidir.Sahibinin elinde ve tasarrufunda bulunmayan malin zekatini vermek gerekmez.Satin alinip alis veris yapildiktan sonra henüz ele geçmemis olan mal zekata tabidir.Rehin birakilan mal zekata tabi degildir.Belirli bir sahibi bulunmayan, kaybedilmis ve gasbedilmil mala zekat düsmez.

Bir yilin geçmesi: Zekata tabi olan malin üzerinden hicri takvime göre bir yilin geçmesi gerekir.Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadisinde “Üzerinden bir yil geçmedikçe bir malin zekatini vermek gerekmez.” buyurarak buna dikkat çekmistir.Bu bir yil içinde artis gerçeklesir, hayvanlar yavrular, ihtiyaçlar ,fiyatlar degisir.

Hanefilere göre, nisap miktari hem senenin evvelinde, hem de senenin sonunda bulunmalidir.Mesela bir kimse asli ihtiyaçlarindan fazla olarak 100 gram altina sahip olsa, bir sene geçtikten sonra bu altin 60 grama düsse, bu kimseye zekat vermek farz degildir.Fakat nisap miktarinin sene içinde azalmasi zekata mani degildir.Mesela alti ay geçtikten sonra 60 grama düsse, fakat senenin sonunda 120 grama çiksa, senenin basindaki 100 gram veya alti ay sonraki 60 gram degil de, senenin sonunda 120 gram altinin zekati verilir.Zekata tabi olan bir mal üzerinden bir sene geçtikten sonra artsa, artan kisim zekata tabi olmaz.Onun zekata tabi olmasi için bir senenin geçmesi gerekir.Mesela birinin elinde geçen yilin Ramazan ayinin onuncu gününde 100 milyon lira bulunsa, bu senenin Ramazan ayinin onuncu gününde bu miktar 120 milyon olsa,Ramazan’in on besinde 130 milyona çiksa, bu kimse 120 milyonun zekatini verir.

Safiilere göre ise yil içerisinde nisap bir an bile olsa eksilirse, o yil için zekat vermek gerekmez.Yilin baslangicinda nisap tam olur,yil içerisinde eksilir, sonra yine tamamlanirs, zekatin farz olmasi için nisabin tamam oldugu günden itibaren bir yil geçmesi gerekir.Ancak bir insanin zekattan mal kaçirmak için yil içerisinde servetini mesela bir miktar malini birisine hibe edip daha sonra almak gibi, hile-i ser’iyye ile, eksiltmesi mekruhdur.Alimlerin çogunluguna göre ise böyle yapmak haramdir.

Zekatin farz olmasi için malin üzerinden bir senenin geçmesi, bir sene dolmadan zekat verilmez demek degildir.Fakat bir senede iki defa zekat verilmez.

Borçlu olmamak: Zekatin farz olmasinin sartlarindan biri de, eldeki malin varsa, borçlar çiktiktan sonra nisap miktarina ulasmasidir.Mesela elinde asli ihtiyaçlarindan fazla olarak bir milyari bulunan, fakat sekiz yüz milyon borcu bulunan birine zekat farz degildir.Zekat vermek için bütün sartlar varsa, kisinin zekati kendisine farz olduktan sonra olan borçlanmalari , zekatin farziyetine mani degildir. Bir alacakli alacagindan vazgeçse, o günden itibaren bir sene geçince, borcundan vaz geçilen kimsenin nisap miktarinda mali oldugu takdirde üzerine zekat farz olur.

Asli Ihtiyaçlar nelerdir?

Asli ihtiyaçlar ( havaici asliye ), genis bir tarifle maddi ve manevi hayati devam etmesi için muhtaç olunan seylerdir.Insanin arzu ettigi hersey zaruri ihtiyaç degildir.Zekat mükellefiyeti bakimindan zaruri ihtiyaçlar sunlardir:

Ev ve ev esyasi: Ev ve ev için gerekli olan zaruri ihtiyaçlar, diger bir tabirle lüks olmayan harcamalar zekattan muafdir. Buzdolabi, çamasir makinasi, evde kullanilan aletler ihtiyaçtir.Evde ihtiyaç fazlasi olan diger esyalar veya çift olan esyalar satmak yani ticaret gayesiyle olmadigi takdirde, zekata tabi degildir. Ancak bu esyalarin toplami nisap miktarina ulasirsa, zekat almamaya, kurban kesmeye ve fitre vermeye sebebtir.

Safii mezhebine göre, bir kimse çalisarak geçimini temin edemiyorsa, evde bulunan esyalarinin nisap miktarina ulasmasi zekat almasina mani degildir, alabilir.Bizim tercihimiz de budur.

Temel bir ihtiyaç, mesela ileride ev alma düsüncesiyle ayrilan paradan zekat verilmez.Ancak paranin üzerinden bir yil geçtigi halde henüz ev alinmamissa bu para zekata tabidir.

Yiyecek: Kisinin kendisi, hanimi ve çocuklari için bir aylik ( baska bir rivayete göre bir senelik) yiyecek, içecek ve erzak giderleri de zekattan muafdir.

Giyim ve kusam masraflari: Bir müslümanin kendisi, hanimi ve bakimini üstlendigi kimselerin kürk ve benzeri gibi lüks olmayan giyim kusam masraflari da zekattan muafdir.

Tedavi giderleri: Dinimizde kisinin sihhatini korumasi farzdir. Bu sebeble, sahsin kendisi ve bakmakla mükellef oldugu kimselerin her nerede olursa olsun, tedavi giderleri nisaba dahil degildir.

Egitim harcamalari: Kisinin kendisi ve aile fertlerinin egitim harcamalari nisaba dahil edilmez. Ilim adamlarinin kitaplari da zekata tabi degildir.

Binek masraflari: Bir müslüman ister kendisi için, isterse ailesi için olsun seyahat ve ise gelirken harcadigi masraflar zekattan muafdir.

Lüks olmamak sartiyla kisinin vasat(orta) halli bir otomobili de nisaba dahil degildir. Ancak büyük bir servet olan lüks arabalarin zekata dahil edilmeleri gerekir.Ancak büyük bir servet olan lüks arabalarin zekata dahil edilmeleri gerekir.Çünkü binek zaruri ihtiyaçlardan olmakla birlikte, bunu lükse kaçarak temin etmek zaruri degildir.

Hizmetçi için yapilan harcamalar: Hizmetçi için yapilan harcamalar da zekata tabi degildir.

Ticaret yerleri ve ticaret vasitalari: Bir tüccarin, esnafin ticaret için kullandigi dükkan, tezgah, atölye ve benzeri tesisler de zekatin muafdir.

Ziraat ve hayvancilik vasitalari: Hayvancilikla ugrasan kimselerin yaptirdiklari tesisler; ziraatla ugrasan kimselerin traktör, patos, biçer döver ve benzeri vasitalari da zekattan muafdir. Ancak bir çiftçi traktörü ve biçer döveri ile baskalarina is yapiyorsa, geliri nisaba dahil edilmeli ve zekati verilmelidir.

Nisap miktarindaki farklilik nereden kaynaklaniyor?

Araplar, ticari hayatlarinda dirhem, miskal, kirat ve benzeri ölçüleri kullaniyorlardi.Altin ve gümüsün nisabi tayin edilirken bu ölçüler esas alinmis, altinin nisabi yirmi miskal, gümüsün nisabi ise iki yüz dirhem olarak tespit edilmisti. ( Muvatta, Zekat:1 ; Müslim, Zekat:1 )

Eskiden simdi kullandigimiz, gramlar ve hassa teraziler yoktu. Dirhem ve miskal hesabi arpa tanelerine göre yapiliyordu. Yapilan hesap ve tahminlere göre bir dirhem elli adet, bir miskal ise yetmis iki adet arpanin agirligina esitti. ( Tecrid-i Sarih Tercümesi, 5:50 )

Bu itibarla dirhem ve miskalin grama çevrilmesi için, belirtilen miktarda arpa tanelerini tartmak gerekir.Mesela 20 miskal, 1440 adet arpa tanesinin agirligina esittir.

Iste 20 miskalin grama çevrilmesinde birbirini tutmayan rakamlarin çikmasinin sebebi, arpa tanelerinin büyüklük ve küçüklük bakimindan farkli olmasindan kaynaklanmaktadir.Yapilan tartimda 20 miskala karsilik olarak 80 gr, 85 gr, 93 gr ve 100 gr seklinde rakamlar çikmistir.

Miskal ve dirhemin grama çevrilmesinde arkeolojikbulgulardan faydalananlar da vardir. Bunlar, dünyanin meshur müzelerinde bulunan en eski Islam dinarlarini tartmislar ve bunlarin 4.25 gram geldigini tespit etmislerdir. Buna göre altinda nisap miktarini 20 * 4.25 =85 gram olarak tespit etmislerdir. Gümüste de on dirhemin yedi dinara esit olmasi hesabiyla bir dirhemin yedi dinara esit olmasi hesabiyla bir dirhemi 2.975 gram olarak bulmuslardir.Buna göre 200 * 2.975 =595 gramdir.

Hanefi mezhebinde, altinda nisap miktari olarak fakirin lehine olmasi için bu hesaplama sonucunda bulunan 85 grami, gümüste ise 595 grami esas alinir. Ssfii, Hanbeli ve Maliki mezheplerinde ise 20 miskal altin 72 grama, 200 dirhem gümüs 504 grama esittir.

Altin ve gümüs biriktirmek caiz midir?

Pekçok ayet-i kerimede ve hadis-i serifde, müminler Allah yolunda mallarini harcamaya tesvik edilirler. Allah yolunda harcamanin asgari haddi ve temel unsuru ise, zekattir.Zekat, dinin temel esasidir. Bu sebeble, yerine getirilip getirilmemesi, kisi de imanin kuvvetliligiyle dogrudan alakali bir esas olarak görülmüstür.

Zekat sadece biz Müslümanlara farz kilinmis bir ibadet degildir.Daha önce de müstakil bir baslik altinda ele aldigimiz gibi önceki ümmetlere de farz kilinmisti.

“Vaktiyle biz, Israilogullarindan: Yalnizca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakin akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almis ve “Insanlara güzel söz söyleyin, namazi kilin, zekâti verin” diye de emretmistik. Sonunda aziniz müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.” ( Bakara Suresi, 83. Ayet )

“Ona (Ibrahim’e), Ishak’i ve fazladan bir bagis olmak üzere Ya’kub’u lütfettik; herbirini salih insanlar yaptik.Onlari, emrimiz uyarinca dogru yolu gösteren önderler yaptik ve kendilerine hayirli isler yapmayi, namaz kilmayi, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.” ( Enbiya Suresi: 72., 73. Ayetler)

Ancak, Yahudi ve Hristiyanlar emrolunduklari zekati terkettiler, altini ve gümüsü toplamaya basladilar. Bunlarin bazilari biriktirdikleri altinlari sandiklarda, hazinelerde saklarken bazilari da gömerlerdi. Altin ve gümüsü piyasaya sürerek insanligin istifadesine sunmalari, onlardan bir kismini fakir fukaraya tasadduk etmeleri gerekirken bunu yapmadilar.Bunun üzerine Cenab-i Hakk, mallarini Allah yolunda harcamaktan kaçinan bu gibi kimseleri siddetle tehdit ederek su ayet-i kerimeyi indirdi: “Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçogu insanlarin mallarini haksiz yollardan yerler ve (insanlari) Allah yolundan engellerler. Altin ve gümüsü yigip da onlari Allah yolunda harcamayanlar yok mu, iste onlara elem verici bir azabi müjdele! (Bu paralar) cehennem atesinde kizdirilip bunlarla onlarin alinlari, yanlari ve sirtlari daglanacagi gün (onlara denilir ki): ‘Iste bu kendiniz için biriktirdiginiz servettir. Artik yigmakta oldugunuz seylerin (azabini) tadin!’ ” ( Tevbe Suresi: 34., 35. Ayetleri )

Bu ayeti tefsir eden müfessirler, altin ve gümüs biriktirmeleri sebebiyle azapla tehdit edilen kimselerin, zekatlarini vermeyen kimseler oldugunu ifade ederler.Zekatini vermek sartiyla altin veya para biriktirmenin caiz oldugunu söylerler. Hz.Ömer, Abdullah bin Ömer ve Abdullah bin Abbas (r. anhüm) gibi alim Sahabiler de bu kanaattedir.Abdullah ibni Ömer (r.a) bu mesele ile ilgili olarak söyle der: “Zekati ödenen sey yedi kat yerin altinda da olsa yigip biriktirme sayilmaz.Zekati ödenmeyen sey de yerin üzerinde de olsa yigma ve biriktirmedir.” ( Tefsir-i Kebir, 16:44)

Abdullah bin Abbas da ,ayette geçen “Allah yolunda infak edemezler” cümlesini “Mallarinin zekatini vermek istemezler” seklinde tesfir etmistir.Nitekim Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) de bununla ilgili olarak söyle buyurur: ” Bir sey zekati verilecek miktara ulasir da zekati verilirse kenz sayilmaz” (Ebu Davud, Zekat :4)

Netice olarak söylemek gerekirse, zekatini vermek sartiyla bir Müslümanin elindeki paranin degerini muhafaza etmek maksadiyla veya baska sebeplerle altin almasinda ve biriktirmesinde bir mahzur bulunmamaktadir.Dinimize göre, zekati verilen ve helal dairesinde ihtiyaçlar için sarfedilen mal ne kadar çok olursa olsun övülmüstür. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) Hz. Ebu Bekir, Hz.Osman, Hz. Talha bin Ubeydullah ve Hz. Abdurrahman bin Avf (r. anhüm) gibi zengin Sahabileri müminlerin büyüklerinden saymis ve onlari övmüstür.Sayet helalinden mal birikitrmek uygun bir davranis olmasaydi, Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) zengin Sahabileri övmezdi.

Su da var ki, Müslümanlarin ihtiyaçlarindan fazla olarak sahip olduklari mal ve parayi herhangi bir surette biriktirmek yerine, ticarette kullanmalari, bir is yeri açmalari fazilet ve takvaya daha uygun bir davranisdir ve buna tesvik vardir. Çünkü bu durumda, diger Müslüman kardeslerinin de istifade etmesi söz konusudur.

Zekat kimlere ve nerelere verilir?

Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde ” Bana zekat ver” diyen birisine söyle buyurmustu: “Yüce Allah zekatin verilecegi yerler hususunda ne bir peygamberin, ne de bir baskasinin hükmüne razi olmayarak, onunla ilgili hükmü kendisi verir.On sekiz sinifa taksim etti.Eger o sekiz sinifin içinde isen sana hakkini veririm” ( Ebu Davud, Zekat:24 ; Müsned,4:169 )

Evet, zekati farz kilan Cenab-i Hakk onun nereye verilecegini de kendisi tayin etmistir: “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düskünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (Islâm’a) isindirilacak olanlara, (hürriyetlerini satin almaya çalisan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalisip cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.” ( Tevbe Suresi,60.Ayet )

Bu ayette geçen sekiz sinifi söyle açiklayabiliriz:

1,2 . Fakirler ve miskinler: Hanefilere göre fakir, nisap miktari mala sahip olmayan kimsedir. Miskin ise hiçbir seyi olmayan kimsedir.Buna göre miskin, fakirden daha muhtaçdir. Safiilere göre ise, fakir hiçbir mal ve kazanci olmayan kimsedir.Miskin de, mali veya kazanci olup da geçimine kafi gelmeyen,yani gideri gelirinden fazla olan kimsedir.Buna göre fakir miskinden daha muhtaçdir.

Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) de bir hadislerinde miskinle ilgili olarak söyle buyurmustur: “Miskin, bir iki hurma veya bir iki lokma ile geri çevrilen degildir.Asil miskin, insanlardan bir sey istemedigi için onlar tarafindan durumu bilinmeyen, bu sebeple kendisine bir yardimin yapilmadigi kkimsedir.” ( Ebu Davud, Zekat:24 ; Buhari,Zekat:53 ; Müslim, Zekat:101 )

3. Zekat Memurlari: Zekat mallarinin toplanmasi, korunmasi, hesaplarinin tutulmasi ve layik olanlara dagitilmasi için devlet baskani veya yetkili kildigi kimse tarafindan görevlendirilen kisidir.Bu, çalisma karsiliginda alinan bir ücret oldugundan, zekat memurunun zengin olmasi zekattan hisse almasina engel degildir.

4. Müellefe-i kulub: Müellef-i kulub, gönülleri Islama isindirilanlar demektir.Bunlardan bazilari yeni Müslüman olmus inançlari zayif olan kimselerdir. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) Islama isinmalari ve Müslümanlara zarar vermemeleri için onlara zekattan pay vermistir.Mesela Uyeyne bin Hisn ile Akra bin Habis, Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) ‘nin bu gaye ile hisse verdigi kimselerdendi.

Fakat Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.anhüm) müellefe-i kuluba zekat vermemislerdir. Hz.Ömer(r.a), zekattan hisse isteyen Uyeyne bin Hisn ve Akra bin Habis’e “Resulullah (s.a.v) kalplerinizi Islama isindirmak için size hisse veriyordu.Artik Allah, dinin güçlendirmistir.Müslüman kalmaya devam ederseniz ne ala, aksi takdirde bizimle sizin aranizda kiliç vardir” demistir.

Hanefiler, müellefe-i kuluba zekat verilmeyecegi görüsündedir.Alimlerin çogunluguna göre ise, müellefe-i kuluba ihtiyaç aninda günümüzde de zekat verilebilir.Safiilere göre kafir olanlara zekat verilmez.

5. Köleler: Efendisiyle hürriyetine kavusmak üzere anlasan küleler de, kendilerine zekat

verilmesi gereken gruplardan birisidir.Bu da dinimizin insanlarin kölelikten kurtulmasi için gösterdigi gayretlerden birisidir.

6. Borçlular: Hanefilere göre borçlu, borcu olan ve borcundan baska nisap miktari mala

sahip olmayan kimsedir.Safiiler ve diger mezhep imamlari da borçluyu, kendisi için borçlanan kimse ve toplumun menfaati için borçlanan kimse diye iki kisma ayirmislardir.

7. Allah yolunda cihat edenler: Allah’in dinini ve dince mukaddes tanina seyleri korumak,

Allah’in ismini yüceltmek için mücadele eden kimselerdir.Bunu sadece maddi cihad olarak anlamamak gerekir.Manevi cihad edenlere de zekat verilir.

8. Yolcular: Parasizlik sebebiyle yolda kalmis olanlardir.Memleketlerinde zengin olsalar

dahi böylelerine zekat verilir.

Bir zekat sekiz sinifa mi taksim edilecek?

Hanefilere ve alimlerin çogunluguna göre zekatin sekiz siniftan sadece birisine verilmesi caizdir. Safiilere göre ise, zekatin sekiz sinifa taksim edilmesi gerekir.Bu mezhebe göre zekatin her siniftan en az üçüne verilmesi tarzindaki taksim caiz degildir.Zamanimizda sekiz siniftan ancak genel olarak dördünü bulmak mümkündür.Bunlar; fakirler, miskinler, borçlular ve yolculardir.

Zekatin tamami bir kisiye verilebilir mi?

Hanefi ve Safiilere göre fakir ve miskinlere ihtiyaçlarini karsilayacak kadar zekat vermek caizdir.Hanefilere göre , eger zekat ayri ayri kimselere verildigi takdirde çok küçük parçalara ayrilacaksa, tamamini bir kisiye vermek daha uygundur. Mesela evlenmek için borca giren bir fakire, ihtiyacini karsilayacak kadar zekat toptan verilebilir.Bir kimseye nisap miktari veya nisap miktarindan fazla zekat vermek caiz ise de, böyle yapmak kerahatten uzak degildir.Ancak borçlu olan birisine hem borcunu ödeyecek, hem de elinde bir miktar para kalacak sekilde zekat verilebilir.

Kari ile koca birbirlerine zekat verebilir mi?

Zengin bir koca fakir olan hanimina zekat veremez. Çünkü kadinin geçimi zaten kocasinin üzerinedir. Imam-i azam’a göre bir kadin da fakir olan kocasina zekat veremez. Imam Ebu Yusuf, Imam Muhammed, Imam Safii ve Imam Malik’e göre ise, zengin bir kadin fakir olan kocasina zekat verebilir. Kayinpeder ve kayinvalide fakir olan damadina zekat verebilecegi gibi, zengin olan damat da fakir olan kayinpederine ve kayinvalidesine zekat verebilir.

Amcaya, kardese, dayiya,hala ve teyzeye zekat verilebilir mi?

Fakir olan amca, kardes,dayi, hala ve teyzeye zekat verilebilir. Hatta bu daha efdaldir.Bir hadis-i serifte “Fakirlere verilen sadaka bir sadakadir, akrabaya verilen sadaka iki sadakadir. Biri sadaka, digeri akrabaya iyilik ” buyurularak bunun önemine dikkat çekilmistir.

Zengin zekat malindan yiyebilir mi?

Zengine zekat almak helal olmamakla beraber, zengin birisi bir fakire verilen zekattan yiyebilir.”Zengine zekat helel degildir buyuran Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) fakire verilen zekatin hediye edilmesi durumunda, zengine onu almasinin caiz oldugunu bildirmistir. ( Ebu Davud, Zekat:26 ; Müsned, 3:97)

Bir defasinda Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v)’ne Hz.Aise (r.anha) ‘nin azadli kölesi Berire’ye sadaka olarak verilen bir et getirilmistir. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) onun nereden geldigini sordu. “Berire’ye verilen sadaka” cevabini verdiler.Resullulah ( s.a.v), “Bu onun için sadaka,bizim için hediyedir ” buyurarak o etten yedi. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v), bu sözüyle Berire’ye sadaka olarak verilen etin artik onun mali oldugunu, vasfinin degistigini, kendileri için bir sadaka degil, Berire’ nin ikrami oldugunu ifade etmislerdir. (Buhari, Zekat:61 ; Ebu Davud, Zekat:30 ; Müslim, Zekat:170 )

Islami hizmetlere zekat verilir mi?

Ayet-i kerimede geçen ve “Allah yolunda harcanma” olarak tercüme edilen “fi sebilillah” ifadesi, mutlak ve umuni olarak zikredilmistir.Bu tabir bazi fikih kitaplarimizda her ne kadar silahla cihada katilan gazilere ve yolda kalan hacilara tahsis edilmisde de ,tefsirlerde ve güvenilir fikih kitaplarimizda meseke daha genis olarak ele alinmistir.Mesela Hanefi mezhebi alimlerinden Imam Kasani, Bedaiu’s-Sanai isimli meshur eserinde bulunan ilgili olarak söyle der: “Allah yolunda olanlardan maksat, Allah’a yaklastiran herseydir.Eger ihtiyaç varsa bu manaya, Allah’a itaat yolunda çalisan herkes ile bütün hayir yollari girer.”

“Fi sebilillah tabiri umumidir” diyen Fahreddin Razi, bu tabiri söyle açiklar.”Fi sebilillah tabiri sadece gazilere mahsus degildir. Zekat bütün hayir yollarina verilebilir. Ölülerin techiz ve tekfini, kale ve cami yapimi da bu tabirin içine girer.” ( Tefsir-i Kebir, 16:113 )

Elmalili Hamdi Yazir da, zekatin mücahidlere cihat malzemesi alinmak üzere sarfedilebilecegini söyler. (Hak Dini Kur’an Dili, 4:2581 ).Eskiden cihad kiliçla, kalkanla,topla tüfekle yapiliyordu.Simdi ide genelde cihad gazeteyle, dergiyle , kasetle ,web üzerinden yapiliyor.Bunlar düsmana atilan birer bomba hüviyetini tasir.Dolayisiyla bir Müslüman Islama layikiyla hizmet ettigine, bu yolla dinsizlerle, inkarcilarla cihat ettigine inandigi müesseselere zekat verebilir.

Sonuç olarak, zekat Islam’in gönüllerde yayilmasi ve din düsmanlarinin tahribatini önlemek için Allah yolunda faaliyet gösteren hizmet kuruluslarina da verilir.Günümüzde böyle hizmet kuruluslarina zekat vermek daha da ehemmiyet kazanmistir.Kaldi ki bu da bir cihaddir. Nitekim Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde “Müsriklere karsi malinizla, caninizla ve dilinizle cihat edin” ( Müsned, 3:13,16 : Ebu Davud, Chad 5,38 ) buyurmuslardir. Bugün din düsmanlariyla yapilan en tesirli cihad gazete,dergi,web, kitap, radyo ve televizyon yoluyla yapilmaktadir.

Gayesi Islama hizmet olmayan kurum ve kuruluslara yardim yapilsa da zekat verilemeyecegi gerçegi hatirdan uzak tutulmamalidir.

Zekat nerelere ve kimlere verilmez?

Zekat verilecek kimseler ve yerler belli oldugu gibi, zekat verilmeyecek kimseler de bellidir. Su kimselere de zekat verilmez.

Müslüman olmayan birine zekat verilmez
Nisap miktari mala sahip olan kimseye zekat verilmez.
Anneye, babaya, dede ve nineye, onlarin anne ve babasina zekat verilmeyecegi gibi; kendi çocuklarina, torunlarina, torunlarinin çocuklarina ve daha asagisina da zekat vermek caiz degildir.

Safii mezhebinde ise bu sayilanlar birbirlerine sadece borçlu iseler borçlarinin ödenmesi için zekat verebilirler.Aksi halde veremezler.

Bos gezen ve çalismayan kimseye nisap miktari mala sahip olmadiginda zekat vermek Hanefi mezhebine göre caizse de, zekat vermek uygun olmaz.
Zekat ehil, yani layik olan kimseye verilmelidir. Bunun için de arastirma yapilmalidir. Ve alinan zekat maksada uygun tarzda kullanilmalidir.Mesela zekat alan fakirin bunu sefahete ve gayr-i mesru yollara degil, zaruri ihtiyaçlarina harcamasi gerekir.Borçlu da zekati borcuna sarfetmelidir.
Islam’in aleyhine çalisan kisi ve kuruluslara zekat verilmez.

Zekat ve NiyetZekatta niyetin önemi nedir?

Zekati fakire verirken veya zekat için mal ayirirken bunu zekat olduguna kalben niyet etmek gerektigi hususunda dört mezhep alimleri ittifak halindedir.Dil ile niyete ise gerek yoktur.Bir kimse, bir fakire zekat niyetiyle bir sey verirken onu rencide etmemek için “Bu bir hibedir” dese, zekatin sihhatine zarar vermez. Kendisine zekat verilen kimsenin aldigi seyin zekat oldugunu bilmesi de sart degildir. Fakire ,”Bu benim zekatimdir” demeye gerek yoktur.Ancak baskalarina örnek olmak söz konusu ise, zekatin açiktan verilmesi daha faziletlidir. Çünkü zekat farz bir ibadettir.Farzda ise riya olmaz.

Bir mal fakire niyetsiz olarak verilirse, sonradan bunu zekat olmasi istense, eger verilen sey fakirin elinde duruyorsa, o sey zekat yerine geçer. Fakat elinden çikmissa, zekat yerine geçmez.Asil olan vekilin degil, zekati veren kimsenin niyetidir.Bu sebeble zekat veren kimse verdigi seyi ya vekile verirken veya vekil fakire verirken niyet etmelidir.

Bir kimse, zekata niyet etmeksizin zaman zaman fakirlere birseyler verse, o seyler zekat yerine geçmez.

Zekat verirken, niyet Allah rizasini kazanmak olmalidir

Zekatta bir mali, bir parayi fakire veya bir hizmet kurulusuna verirken, gaye sirf Allah rizasini kazanmak olmalidir. Baska bir karsilik beklenmez.Böyle olunca da bir zengin zekatini verirken kesinlikle zekat verdigi kimseyi minnet altina almayi düsünemez. Bilakis kendisini zekat borcundan kurtardigi için zekat verdigi kimseye tesekkür etmelidir.Kasa basindaki memurun mal sahibinin emriyle verdigi kisilere karsi hiçbir minnet taslamaya hakki olur mu?Çünkü mali veren de ,zekatin verilmesini emreden de allahü Teala ‘dir.Zekat bu suurla verildiginde fakir kendisini minnet altinda hissetmez, bir eziklik duymaz.Çünkü bilir ki, o mal veya para zaten kendisinin degildir.Zenginin üzerinde emanet olarak durmaktadir.Dolayisiyla borcunu ödeyen biri borçlu oldugu kimseyi minnet altina alamayacagi gibi, borcunu alan kimse de bie eziklik içinde olmaz.Nitekim zekatin zengin üzerinde fakirin bir borcu oldugu gerçegini Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde söyle ifade ederler: “Malin zekatini ödedigin vakit, üzerindeki borcu ife etmis olursun” ( Ibni Mace, Zekat:3)

Para ve altinin zekati nasil hesaplanir?

Paranin zekati:

Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) zamaninda günümüzde oldugu gibi para yoktu.Dinar isimli altin para ile, dirhem isimli gümüs para vardi.Zekat da bu sebeple altin ve gümüs para üzerinden hesaplaniyordu.Bunun için, günümüzde paralarda nisap miktari, altin esas alinarak tespit edilir. Bu da 85 gram altindir.Bir miktar parasi, bir miktar da altini olan kimse, sayet her ikisinin toplami 85 gram altina esit gelirse, zekat vermekle mükellefdir.

Safilere göre böyle bir ilave yapilamaz.Bir kimse zekatla mükellef olabilmesi için nisap miktari altina veya paraya sahip olmasi gerekir.Safiilerde nisap miktari 72 gram altindir. Paranin zekati 1/40 ( % 2.5 )’dir.

Altinin Zekati

Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde, “Altin üzerinden yirmi miskalden azinda zekat yoktur, gümüs üzerinden iki yüz dirhemden azinda zekat yoktur” buyurarak, altin ve gümüsün nisap miktarini belirlemistir.Bu da günümüz ölçülerine göre altinda 85 gram, gümüste 595 gram eder.*

85 gram altinin zekati 2 gram altindir. Bu ise 1/40 demektir.85 gramdan sonrasi, yaklasik 20 gram olmadikça zekata tabi degildir.85+20 olursa, o yirmi gram da ayrica zekata tabidir.Ancak 20 gramdan az olan altin zekata tabi olan baska bir seyle mesela para ile birlikte hesaplandiginda nisap miktarina ulasiyorsa yine zekati verilir.85 grama ilaveten mevcut olan 20 gram altinin zekata tabi olmamasi, Imam-i Azam ‘a göredir.Talebesi olan Imam Ebu Yusuf ve Imam Muhammed’e göre bu fazlaligin da kirkta biri zekat olarak verilir.

Imam Safii ve diger mezhep imamlari da fazlalik için 1/40 zekat verilecegi görüsündedirler. Gümüste de ölçü 1/40’dir.Buna göre 595 gram gümüsün zekati, 15 gram gümüsdür.

Altindan veya gümüsten yapilmis sanat eserleri eger nisap miktarina ulasirsa zekati verilir. Böyle bir antika eserin zekati eger kendisinden verilecekse tartilir, kirkta biri zekat olarak verilir.Fakat baska birseyden verilirse, degeri nazara alinir.Kendi cinsinden ödendigi takdirde de Imam-i Azam ve Ebu Yusuf’a göre degeri esas alinir.

Hanefi mezhebine göre altin, gümüs ve ticari mallarinin nisap miktarinda bunlarin bir cinsten bulunmasi sarti aranmaz.Mesela bir kimsenin bir miktar altini, biraz gümüsü, biraz da ticaret esyasi bulunsa, bunlarin toplami nisap miktarina ulassa, böyle birinin zekat vermesi farzdir. Safii’ye göre altin ile gümüs farkli cinsten olduklari için, nisapta beraber hesaplanmazlar.

* Altin için 72, 91, 96 ve 100 grami; gümüs için de 642 ve 700 grami esas alanlar da vardir. Bu farkliligin nereden kaynaklandigini daha önce anlattik.Oraya bakilabilir.

Karisik altinin zekati (Magsus)

Magsusun ( halis olmayan, yani yabanci madenler karismis olan altin veya gümüs ) zekati hakkinda mezheplerin çesitli görüsleri vardir.Mesela Hanefi alimlerine göre, altin veya gümüsün halis olmasi sart degildir.Içindeki altin veya gümüs agirligi yabanci madenlerden fazla veya ona esit ise, tamamini altin veya gümüs olarak düsünüp zekatini vermek gerekir.

Safiilere göre, “magsus” olan altinin içerisndeki halis altin kismi nisap miktarina ulasmadikça zekatini vermek gerekmez.

Zinet esyasina zekat düser mi?

Kadinin kullandigi zinet esyasi ya altindan, ya gümüsten veya inci,elmas,yakut ve zümrüt gibi kiymetli taslardan yapilan kadinlarin zinet esyasina zekat düsmedigi hususunda bütün alimler ittifak halindedir.Ancak zinet esyalarina zekat düsüp düsmeyecegi hususunda mezhepler arasinda farkli görüsler vardir.

Mesela Hanefi mezhebine göre, altindan veya gümüsten yapilmis olan, nisan yüzügü, küpe,bilezik gibi zinet esyalari nisap miktarina ulastiginda, üzerinden bir sene geçtigi zaman zekat vermek gerekir.Bu zinet esyalarinin zekati kendi cinsinden degil de baska bir seyle, mesela para ile ödenecekse, kiymetleri esas alinir.Bunda ittifak vardir.Kendi cinsleriyle, yani altin veya gümüsle ödenecegi takdirde ise Imam-i Azam ve Imam Ebu Yusuf ‘a göre grami, Imam Züfer’e göre kiymetleri ,Imam Muhammed’e göre ise daha faydali olan hangisi ise o esas alinir.Mesela 85 gram agirliginda olan bir altin bilezik, üzerindeki sanat eseri sebebiyle fiyat itibariyla 110 gram altin degerinde olsa, eger altindan baska birseyden verilecekse,85 gramin degil, maddi degeri olan 110 gramin zekati verilir.Fakat altin olarak verilecekse, Imam-i Azam ve Imam Ebu Yusuf’a göre 85 gramin zekati verilir.Altin ve gümüsten olan zinet esyasinin zekatini vermek Hanefi mezhebine göre gerektigi halde, cumhur dedigimiz müçtehidlerin çogu, zinet esyasina zekat düsmeyecegi kanaatindedir.Mesela Safii, Maliki,Hanbeli mezhebine göre ve birçok Sahabi ve Tabiine göre zinet esyasina zekat düsmez.

Safii mezhebine göre, kadinin sahip oldugu altin ve gümüsten olan zinet esyasinin üzerinden bir sene geçmis olsa bile, zekata tabi olmaz.Bu mezhebe göre, kadinin zinet esyasi insanin normal olarak kullandigi elbise gibidir, sahsi ihtiyacidir.

Maliki ve Hanbeliler’e göre kadinin kullanma hakkina sahip olduklari zinetlerin zekata tabi olmadigi görüsündedirler.Fakat Malikiler’e göre bir anne ,kizi için veya bir erkek evlenmeden önce ileride lazim olacak düsüncesiyle aldigi zinet esyasi üzerinden bir sene geçtigi takdirde zekatini vermesi gerekir.Yine bu mezhebe göre kullanilmayacak derecede kirilan zineti tamir ettirme düsüncesi olmazsa,zekatini vermek gerekir.

Erkeklerin ise altindan zinet esyasi kullanmalari caiz degildir.Kullanilirsa , zekata tabi mallariyla birlikte nisaba ulasirsa, zekat vermeleri farz olur. ( Mezahibü’i-Erbaa, 2:602 ; Muvatta, Zekat:5 )

Ancak ” Kadinin zinetine zekat düsmez” diyen alimler, kadinin zinet esyasinin örfe ve içtimaimevkisine göre normal olmasini ve zekattan servet kaçirma gibi bir niyet tasinmamasini sart kosmuslardir. Israfa ve gösterise kaçan veya zekatinin verilecegi kanaatindedirler. ( Hukuk-u Islamiyye Kamusu, 4:112 )

Bazi müçtehidler de “Bunlarin zekati ihtiyaci olanlara emaneten vermektir.Veya süs esyalarina sadece bir defaya mahsus olmak üzere zekat düser” hükmünü benimsemislerdir. Zinet esyasina zekatin verilecegini savunan alimlerin de, verilmeyecegini savunan alimlerin de delilleri vardir.Mesela,zinet esyasinin zekata tabi oldugunu savunan Hanefiler ve Mücahid Zühri gibi alimler,su hadisi görüslerine delil olarak zikrederler:

Bir kadin ile kizi beraber Resulullah (s.a.v)’a gelmisti.Kizin kolunda iki tane kalin bilezik vardi. Resulullah(s.a.v) kadina, “Bunun zekatini veriyor musun?” dedi. Onon “Hayir” cevabi üzerine de söyle buyurdu:

“Kiyamet gününde Allah(c.c)’in onlarin yerine sana atesten iki bilezik taktirmasi hosuna gider mi?”

Bu tehdidi duyan kadin hemen onlarin çikartti ve “Ikisi de aziz ve celil olan allah ve Resulüne aittir” diyerek Resulullah (s.a.v)’a uzatti. ( Ebu Davud, Zekat:9 )

Yine bu alimler, Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) Hz. Aise(r.anha) ‘nin parmaklarindaki büyük yüzüklerin zekatini vermedigini söylemesi üzerine, “Onlarin zekatini vermemen atese girmen için sana yeter” ( Ebu Davud, Zekat:9) seklindeki tehdidini de delil olarak zikrederler.

Zinet esyasina zekat düsmeyecegini söyleyenler de, “Zinet esyasi zekata tabi degildir” ( Darekutni, Sünen,2 :107 ) hadisini ve Hz.Aise (r.anha)’nin kardesinin yetim kizlarina baktigini, onlarin zinet esyasi oldugu halde zekatlarini vermedigini görüslerine delil olarak zikrederler.(Muvatta, Zekat:5) Ayrica Hz.Cabir bin Abdullah (r.a) zinetin zekati hususundaki bir suali verilmeyecegi seklinde cevaplandirdigini söylerler.

Bu hususta Hanefi mezhebinin esas alinmasi, fakirleri koruma açisindan daha uygundur.

Sahsi fikrime göre ise; her iste oldugu gibi mümin olayin vera tarafina sarilmali ve imaninin derecesini süpheli taraftan sakinarak göstermelidir.Allahu alem…

Ticaret esyasinin zekati nasil hesaplanir?

Her çesit ticaret mali nisaba, yani 85 gram altinin degerine ulastiginda zekata tabidir.Semure bin Cündüb (r.a) bununla ilgili olarak söyle bir hadis rivayet eder:

“Resulullah (s.a.v) satis için hazirladigimiz seylerden zekat vermemizi emrederdi” ( Ebu Davud, Zekat: 3)

Senenin basinda nisap miktarinda olan ticaret mallarinda, sene sonundaki piyasa fiyatlari esas alinir.Yalniz KDV hariç tutulur. Çünkü bu para tüccarin degil, maliyenindir.

Hanefilere göre sene içerisinde nisap miktarindan artis veya eksilis zekata tesir etmez. Fakat sene sonunda ticaret mali nisap miktarindan asagiya düserse, zekata tabi olmaz. Safiilere ve Malikilere göre, nisap miktarina sadece sene sonunda itibar edilir. Buna göre sene basinda nisap miktarinda olmayan bir mal sene sonunda nisaba ulasirsa, zekatini vermek gerekir.

Cinsleri ayri ayri da olsa, ticaret esyalari birlikte hesaplanir.

Bir malin ticaret esyasi sayilabilmesi için kar etme niyeti ile fiilen satisa arzetme unsurlarinin bulunmasi gerekir. Baslangiçta ticaret için satin alinmayan bir mal, sonradan ileride satilmak üzere saklanacak olsa, üzerinden bir sene geçmis olmakla zekat düsmez.Fakat otomobil alim satimi yapan biri satmak için aldigi otomobillerden birini bir müddet kullanacak, isi bittikten sonra satacak olsa, o otomobil yine ticaret esyasidir. Zekat verilirken o da hesaplanir.

Hanefilere göre ticaret malinin zekati kendi cinsinden ödenebilecegi gibi, kiymeti para olarak da ödenebilir. Mesela bir konfeksiyoncu isterse, zekatini elbise olarak, isterse para olarak verebilir.Safii mezhebine göre ise bir malin zekatinin kendi cinsinden ödenmesi gerekir.

Hisse senedinin zekati nasil hesaplanir?

Diger ticaret mallari gibi, hisse senedi zekata tabiidir. Buna göre hisse senedinin degeri tek basina veya zekata tabi baska bir mala eklendiginde, asli ihtiyaçtan fazla olarak nisap miktarina ulasiyorsa, üzerinden bir yil geçtikten sonra zekatinin verilmesi farz olur. Mesela asli ihtiyaçtan fazla olarak Hanefilere göre 85; Safiilere göre 72 gram altina veya bu degerde paraya veya ticari esyaya sahip olan kimse dinen zengin sayilir.

Hisse senedinin nasil hesaplanacagi hususunda alimler arasinda farkli görüsler vardir. Bazi alimler ortaklarina hisse veren sirketleri zekat mükellefiyeti bakimindan ticari ve sinai olmak üzere ikiye ayirirlar. Bazi alimler ise böyle bir ayrima gerek görmezler. Biz önce sirketleri zekat mükellefiyeti bakimindan ikiye ayiran görüs üzerinde duralim.

Ticari sirket, sermayenin pek az kismi sabit tesislere yatirilmis, sermayenin çogu hareketli olan, ihracat, ithalat veya iç pazarda devamli mal ile nakit arasinda yer degistiren sirketlerdir.

Sinai sirket ise, sermayenin çogunu fabrika,makine, otel, gemi ve nakil vasitalari gibi sabit olan, üretime ve kazanca vesile teskil eden seylere yatiran sirkettir.

Her iki sirketin zekatini da iki sekilde ödemek mümkündür.Ya sirket ortaklarina kar (kazanç) dagitmadan önce zekati öder, kazancin kalanini dagitir. Veya zekat isine hiç karismaz, ortaklarina kazançdan hisselerini dagitir,her ortak zekatini kendisi öder.

Ticari sirketin zekati söyle hesaplanir: Eger zekati sirket ödeyecekse sabit malzeme, vasita ve büro gibi seyler için yatirilmis sermaye çikarilir.Hareketli sermayeye kazanç ilave edilir, toplamin kirkta biri ( %2.5) zekat olarak verilir.

Zekati sirket degil de sahis ödeyecekse, hisse senedinin ister piyasa degerine, isterse üzerindeki degere kazanci da ilave ederek kirkta birini (%2.5) zekat olarak verir. Tercihte serbesttir. Hisse senedinin piyasa degerini esas almasi fakirler açisindan faydali oldugundan daha uygun olur. Sirket ortaklarina kazanç dagitmamis da sermaye arttirimina gitmisse, önceki hisse senedi sonraki verilen senet de ilave edilerek, toplam deger üzerinden kirkta bir olarak verilir.

Ticari sirketlerin zekatlarinin hesaplanmasi hususunda bütün alimler ittifak etmis olmakla birlikte, sinai sirketlerin zekatlarinin hesaplanmasi hususunda farli görüsler vardir. Bazilarina göre yalnizca kazancin kirkta biri verilir, bazilarina göre ise, sabit sermaye ile kazanç toplaminin kirkta biri ( % 2.5 ) zekat olarak verilir. Muasir alimler ise bu görüslerin ikisine de katilmiyor veüçüncü bir görüs ileri sürüyorlar.

Diyorlar ki: Eger kazancin kirkta biri zekata tabii tutulursa, çok büyük rakamlara varan servetler zekat disi birakilmis oluyor. Bu durumda hem ticari sirketlere haksizlik edilmis, hem de fakirin aleyhine bir uygulama ortaya çikmis oluyor. Söyle ki:

Yüz milyonla ticaret yapan bir ticari sirket düsünelim. Bu sirket 20 milyon lira da kar(kazanç)

elde etmis olsun. Böyle bir ticari sirketin 120 milyonun % 2.5 ‘u üzerinden 3 milyon lira zekat ödemesi gerekir. Yüz milyonluk bir makine ile yilda 20 milyon kazanan bir sinai sirketin ödeyecegi zekat miktari ise sadece kazanci olan 20 milyonun % 2.5 ‘u yani 500.000 liradir.Ayni sermaye ile çalisan ve ayni miktarda kazanç kazanan iki sirketin ödedigi zekat miktarinda bu derece fark olmasi, uygun düsmemektedir.

Iste bu adaletsizligi göz önüne alan muasir Islam alimleri, sinai sirket ve kuruluslari eski uygulama içinde mülk veya kiralanmis araziden elde edilen mahsül ile, kiraya verilen zinetten elde edilen gelire benzetmislerdir.Buna göre sinai sirketlerin zekatlarinin hesaplanmasinda üçüncü bir yol ileri sürmüslerdir. Zekat sadece kazançtan verilecekse kazancin onda biri zekat olarak verilir. Mesela on milyon lira sermayesi olan biri iki milyon kazanç elde etse, sermayeyi hiç hesaba katmaz, iki milyon liranin onda birini zekat olarak verir. bu ise 200.000 lira eder.

Gayr-i sarfi kazançtan ödendiginde ise, zekat yirmide bir olarak ödenir.

Sirketleri ticari ve sinai olarak ayiranlarin yani sira bir de böyle bir ayirim yapmayan görüs vardir. Bunlara göre sirketin çesidine bakmaksizin piyasa degeri ile yillik kazanç toplaminin kirkta biri ( %2.5) zekat olarak verilir.

Netice olarak söylemek gerekirse, elinde ticari sirkete ait hisse senedi olanlar ister fakirin menfaati için senetlerinin piyasa degerine – ki en uygun ve faziletli olan budur- ister üzerindeki degere kazancini ekleyerek toplamin kirkta birini ( %2.5) zekat olarak verebilirler.

Sinai sirkete ait hisse senedi bulunanlar ise, isterlerse yillik kazancin onda birini zekat olarak verirler; isterlerse iki sirket arasinda ayirim yapmayan alimlerin görüslerini esasa alarak ticari sirket gibi hesap edip zekat verirler.

Maden ve definelerin zekati nasil hesaplanir?

Alimlerin çogunluguna göre, sahibi bilinmeyen definelerin 1/5’i devlete, geri kalani da bulan kimseye aittir.

Madenlere gelince, bu konuda alimler arasinda farkli görüsler vardir. Bu görüsleri nakletmeden önce konunun iyi anlasilmasi için, öncelikle maden çesitleri üzerinde duralim.

Madenler üç kisimdir:

Kati olup ateste eritilebilen, dökümü yapilabilen madenler: altin, gümüs, demir, bakir, kalay, nikel gibi.
Eritilmeye elverisli olmayan kati madenler: Kömür, kireç, yakut, alçi tasi ve elmas gibi.
Sivi halde bulunan madenler: Petrol, sudan elde edilen tuz, zift gibi.

Hanefi mezhebine göre, bu üç grup madenden sadece birinci gruptakiler, yani isi ile eritilip sekillendirilebilen madenler zekata tabidir. bu mezhebe göre, madenler ganimet hükmünde oldugundan 1/5 nisbetinde zekat vermek gerekir. Eritilmeyen ve sivi olan madenlere ise, zekat vermek gerekmez.

Safiiler ise, “Ey iman edenler! Kazandiklarinizin iyilerinden ve rizik olarak yerden size çikardiklarimizdan hayra harcayin. ” ( Bakara Suresi 267.Ayet ) mealindeki ayeti bütün madenlere tesmil etmezler. Bunlara göre, sadece altin ve gümüs zekata tabidir, diger madenlere zekat düsmez.

Ahmed bin Hanbel ise bütün madenlerin ayetin sümulü içine girdigin, dolayisiyla zekata tabi oldugunu ifade eder.Ahmed bin Hanbel’ e göre madenlerden 1/40 nisbetinde zekat alinir.

Imam Malik de, eger emek ve masraf çok ise 1/40, maden emek ve masrafa galip ise 1/5’inin zekat olarak verilecegi kanaatindedir.

Bu görüslerden bize en uygunu, günümüzde uygulamaya daha müsait oldugu için Hanbeli mezhebinin bütün madenlerin zekata tabi olacagi görüsüdür. Bunu tercih etmemizin birinci nedeni, yukarida mealini verdigimiz ayet-i kerimenin umumi olmasidir. Ikincisi; petrol, kömür gibi madenlerin zamanimizda büyük bir servet kaynagi olmasidir.

“Defineye beste bir nisberinde zekat vardir” hadis-i serifi, define ve madenlere zekat verilmesi gerektiginin delilidir. ( Buhari, Zekat:66; Müslim, Hudud:45 ; Tirmizi, Zekat:16 ; Ahkam:37 )

Madenlere zekat verilmesi için Hanefi mezhebine göre nisap miktari sart degildir.Azi da , çogu da zekata tabidir. Malikilere, Safiilere ve Hanbelilere göre ise, madenlerde de nisaba itibar edilir. Madenlerde nisap da altin ve gümüsün nisabi kadardir. Madenlerde nisap miktarinin bir defada elde edilmesi sart degildir.Çikarilan madenin bir senelik miktari bir birine eklendiginde, nisap miktarina ulasmasi kafidir.

Madenlerin zekati ile ilgili diger bir husus da, zekatinin verilmesi için üzerinden bir yil geçmesi gibi bir sartin aranmadigidir.

Bal ve diger hayvan ürünlerine zekat düser mi?

Bal, Yüce Rabbimizin biz kullarina ikram ettigi gidali, lezzetli ve sifali bir nimettir.Cenab-i Allah ari manasina gelen “Nahl” Suresi’nde balin bu özelligine isaretle söyle buyurur:

“Rabbin bal arisina: Daglardan, agaçlardan ve insanlarin yaptiklari çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylastirdigi yaylim yollarina gir, diye ilham etti. Onlarin karinlarindan renkleri çesitli bir serbet (bal) çikar ki, onda insanlar için sifa vardir. Elbette bunda düsünen bir kavim için büyük bir ibret vardir.” ( Nahl suresi, 68. ve 69.Ayetler )

Ebu Hanife’ye göre, bal eger ösri arazideki aridan elde ediliyorsa miktari ne olursa olsun 1/10 nisbetinde zekat düser. Ahmed bin Hanbel’e göre ise, arazinin ösri arazi olup olmamasi hükmü degistirmez. Her halukardabala zekat düser. Bala zekat düsecegini söyleyen alimler görüslerine delil olarak birçok hadis naklederler. Ebu Seyyare el-Met’i ‘den rivayet edilen bir hadis su mealdedir:

” ‘Ey Allah’in Resulü,benim arilarim var’ dedim. ‘Onda birini zekat ver!’ buyurdu ” ( Neylü’l-Evtar, 4:146 )

Kaynaklarimizda Hz.Ömer (r.a) ‘in da baldan zekat aldigi rivayet edilir. ( Ebu Davud, Zekat :13)

Bal hem ölçülebilmekte, hemde saklanabilmektedir. Bu sebeple hurma ve hububat gibi bala da zekat düser. Çünkü bir malin ölçülebilir ve saklanabilir olmasi, zekatin prensiplerindendir. Dolayisiyla bala zekat düsecegi kiyasla da sabittir.

Safii ve Maliki mezhebinde ise, umumiyetle bala zekat düsmedigi fikrindedirler. Bu mezheplerind, bal sivi oldugu için süt hükmündedir ve süte de icma ile zekat düsmedigini görüsündedirler.

Fakat gerek bu konudaki hadisleri, gerek hububatla kiyas, gerekse zekatin umumi prensipleri bala zekat düsecegi görüsünü hakli çikarmaktadir.

Ayrica yumurta ve ipek gibi hayvanlardan elde edilen mahsuller de bala kiyas edilerek masraflari çikarildiktan sonra 1/10’u zekat olarak verilir.

Deniz mahsullerine zekat düser mi?

Imam-i Azam ve talebesi Imam Muhammed ‘in de içinde bulundugu bazi alimler, denizden elde edilen balik, sünger ve inci gibi seylerin zekata tabii olmadigi görüsündedirler. Içlerinde Imam-i Azam’in talebesi Ebu Yusuf’un da bulundugu bazi alimler ise, bu servetin zekattan muaf tutulamayacagi kanaatindedirler. Bu görüs tercih edilmeye daha uygundur.
Tarim ürünlerinin zekati (ösür)

Tarim ürünlerinin de bir mal oldugu ve bu bakimdan zekata tabii bulundugu Kitap,Sünnet ve Icma ile sabittir. Mesela su iki ayette mahsüllerden zekat verilecegine dikkat çekilmektedir:

“Ey iman edenler! Kazandiklarinizin iyilerinden ve rizik olarak yerden size çikardiklarimizdan hayra harcayin. ” ( Bakara Suresi 267.Ayet )

“Çardakli ve çardaksiz (üzüm) bahçeleri, ürünleri çesit çesit hurmalari, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narlari yaratan O’dur. Herbiri meyve verdigi zaman meyvesinden yeyin. Devsirilip toplandigi gün de hakkini (zekât ve sadakasini) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” ( En’am Suresi, 141.Ayet )

Müfessirler bu ayetlerdezikredilen bagista bulunma (harcama) ve fakirin hakkinin zekat olduguna dikkat çekerler. ( El-Cessa, Ahkamü’l-Kur’an , 1:543 ; Yusuf el-Kardavi,Islam Hukukunda Zekat, 1:352 ; Tefsirü’t- Taberi, 5:555 ; 12:161 ).Es-Süddi gibi bazi müfessirler de bu ayetin hükmünün zekat ayetleriyle neshedildigini, yani hükmün kaldirildigin söylerler. Fakat buna katilmak mümkün degildir. Çünkü bu ayetlerin neshedildigini söylemeyi gerektirecek hiçbir delil yoktur.

Ösrün verilmesine hadisten de deliller vardir. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde bununla ilgili olarak söyle buyurmuslardir: “Yagmurun, kaynaklarin suladigi veya suyu dipten alan mahsulden onda bir; su çekilerek sulanan mahsulde de yirmide bir zekat vardir” ( Müslim, Zekat:7; Buhari, Zekat: 55; Ebu Davud, Zekat:12)

Kitap ve sünnetle sabit olan ösür, icma yani alimlerin ittifakiyla da sabittir.Islam alimleri,yerin mahsulünde sulanma durumuna göre bir veya yirmide bir zekat verilecegi hususunda ittifak etmislerdir.

Ösre tabi olan mallar

Hanefi mezhebine göre, ot,odun ve farisi kamisi disinda kalan bütün tarim ürünleri zekata tabidir. Imameyne göre, bir mahsulün zekata tabi olmasi için çürümeden en az bir yil kalabilecek vasifta olma sarti aranmakta ise de, mezhepte tercih edilen görüs birincisidir.

Safii ve Maliki mezhebine göre ise, ancak bir muhafaza edilebilen, depolanabilen ve tabii gida maddesi olan hububat ve meyvalar zekata tabiidir. Hububattan arpa, bugday,mercimek, nohut, misir, pirinç ve bakla gibi ürünler; meyvalardan sadece üzüm ve hurma. Bu mezheplere göre tabii gida sinifina girmeyen findik, fistik ve ceviz gibi gidalar zekata tabi degildir.Yine depolanamayacagi ve kurutulamayacagi için seftali, armut, elma gibi meyvalar da zekata tabi degildir.

Ahmed bin Hanbel’e göre ölçülebilen, bekletilebilen ve kurutulabilen mahsullerin zekati verilir.

Ösür için bir nisap var midir?

Hanefi mezhebine göre çikan ürün az olsun, çok olsun zekata tabiidir. Imam-i azam ‘in talebeleri olan Imam Ebu Yusuf ve Imam Muhammed ‘e ve müçtehidlerin çogunluguna göre ise, bir tondan az olan hububattan ve bir sene müddetle elde tutulmayan sebzeler için ösür alinmaz.

Ösür için mahsulün üzerinden bir sene geçmesi gerekir mi?

Ösrün verilebilmesi için mahsulün üzerinden bir sene gibi bir vaktin geçmesi gerekmez.Bir senede birkaç defa alinan mahsulün ösrü, her defa için ayri ayri ödenir.

Ösür miktari ne kadardir?

Ösür, arazinin sulama sekline göre degisir. Arazi sayet yagmur ve kaynak sekline göre sulaniyorsa, onda biri ; motorla veya emek sarfedilerek sulaniyorsa yirmide biri zekat olarak verilir.Bazilari ise buna muhalefet ederler.Geçmiste belki tarla için fazla masraf yapilmiyordu. Günümüzde ise, tarlanin sürülmesi, ekilmesi, gübrelenmesi, mahsulün nakli bir hayli masrafli olmaktadir.Böyle bir zamanda masraflar çikarilmadan zekat verilmesinin, zekat esasina uymayacagini söylerler.Bu konuyla ilgili, Sahabilerden Abdullah bin Abbas (r.a), “Kisi arazisi için yaptigi masraflari zekattan önce öder” derken,Abdullah bin Ömer (r.a) de ,”Meyve için yaptigi masraflari karsilar ve geri kalanin zekatini verir” der.Masraflarin çikaralacagini söyleyen baska alimler de vardir.( Yusuf el-Kardavi, Islam Hukukunda Zekat, 1:398)

Fakirin ösür vermesi gerekir mi?

Zekat, zenginden fakire uzanan bir yardim oldugundan, gerçekten fakir olan ve ürettigi mahsüle muhtaç bulunan birisinin ösür vermesi de gerekmez.

Ösür verilmemis mahsulden yemek

Henüz ösrü verilmemis hububat veya agaç üstündeki meyveden yemek Hanefi mezhebine göre de, Safii mezhebine göre de caiz degildir; yiyen günahkar olur. Çünkü zekati çikarilmadigindan içinde kul hakki bulunmaktadir. Ancak sonradan ödenmek üzere hesap ederek yemekte bir mahzur yoktur.

Bir mahsulden kaç defa ösür alinir?

Ekin ve meyvelerde ösür senede bir defaya mahsus olmak üzere farzdir. Ösrü verilen meyve ve ekinlerin üzerinden birkaç yil geçse tekrar ösür vermek gerekmez. Böyle bir mahsul satilsa, karsiliginda alinan para nisap miktarina ulassa da, zekati verilmez.Ancak bu paranin üzerinden bir yil geçtikten sonra zekati verilir. Zeytinden ösür alinmissa,o zeytinden elde edilen zeytin yagindan ösür alinmaz.

Vakif arazisinden ösür verilir mi?

Ösürde mal sahibine degil, araziye itibar edilir. buna göre arazi vakfa ait bulunsa da, ösrünün verilmesi gerekir. Safiilere göre camilere vakfedilmis olan ürünlerden zekat yoktur.
Zekat malin iyisinden verilmeli

Yüce Allah, Bakara Suresi 267. Ayet-i Kerimesi’nde “Ey iman edenler! Kazandiklarinizin iyilerinden ve rizik olarak yerden size çikardiklarimizdan hayra harcayin. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacaginiz kötü mali, hayir diye vermeye kalkismayin. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyiktir.” buyurarak müminlere zekatlarini çürük, bozuk veya hastalikli mallardan vermemeleri noktasinda ikaz etmistir.

Zekat memurlarina israrla Müslümanlarin mallarinin iyisini almamalarini emreden Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) (Ebu Davud, Zekat:5 ; Nesei, Zekat:12 ) de mükelleflere mallarinin orta hallisinden zekat vermelerini istemis ve bununla ilgili olarak söyle buyurmustur:

“Üç sey vardir ki, onlari yapan kimse imanin lezzetini almis olur. Bunlar, kisinini bir olan Allah’a kulluk edip, O’ndan baska ilah olmadigina inanmasi, gönül hosnutluguyla malinin zekatini seve seve vermesi, ne yasli, ne uyuzlu, ne hasta ve ne de adi olan hayvani zekat olarak vermemesidir. Zekatinizi mallarinizin orta hallisinden verin.Çünkü Allah sizden malinizin iyisini istememis, fakat adisini de vermenizi emretmemistir. ( Ebu Davud,Zekat: 5)

Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir defasinda da Übey bin Ka’b (r.a)’i zekat almasi için birisine göndermisti. Übey bin Ka’b (r.a) o zata gitti, hayvanlarini toplamasini istedi.O kimse develerini toplayinca zekat olarak iki yasina basmis bir deve vermesi gerektigini söyledi. O kimse, “Onun ne sütü var ne de tasimaya elverisli. Ama su deve hem genç , hem de besili disi bir devedir.Bunu al.” dedi. Übey bin Ka’b (r.a) ,” Emrolunmadigim seyi almam. Resulullah yakinimizda.Bana takdim ettigin seyi ona takdim etmeyi arzu ediyorsan bunu yap. O kabul ederse ben de ederim. Kabul etmezse ben de etmem.”

O sahabi vermek istedigi deveyi de yanina aldi, beraberce Resulullah ‘a gittiler. Sahabi durumu O’na anlatti. Peygamberimiz söyle buyurdu:

“Vermen gereken deve, memurun istedigidir. Ama ondan daha iyisini vermek istiyorsan, Allah bunun sevabini sana verir.Biz de onu senden kabul ederiz.” O kimse, “Iste o budur ya Resulullah.Onu sana getirdim. Buyur al” dedi. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) onun alinmasini emretti ve o Sahabiye malinin bereketlenmesi için dua etti. (Ebu Davud, Zekat:5 ; Müsned, 5:12)

Hayvanlarin iyisini zekat olarak vermek faziletli oldugu gibi, meyvenin de iyisini zekat vermek gerekir. Bir hadislerinde adi ve küçük hurmanin zekat olarak alinmasini yasaklayan Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) , adi hurmayi zekat olarak veren birisi için de, “Bu kimse isteseydi, bundan daha iyisini zekat olarak verebilirdi. Bu zekatin sahibi kiyamet günü adi kuru hurma yiyecektir” ( Ebu Davud, Zekat:18 ; Ibni Mace, Zekat:19 ) buyurmustur