İmam-ı Suyuti Kimdir?

İmam-ı Suyuti Kimdir?

Asıl adı Abdurrahman’dır. Celaleddin lakabı babası tarafından kendisine verildi. Künyesi : Ebü’l-Fazl Celâlüddîn Abdurrahmân ibni Ebî Bekr ibni Muhammed el-Hudayrî es-Süyûtî eş-Şâfiî’dir. Mısır ve Suriye’de hüküm süren Memlûkler devletinin son döneminde Asyût şehrinde yaşamış, sûfî imamlarından olan büyük dedesine nisbetle “Süyûtî” olarak anılmıştır.

1445 yılında Mısır’ın Esyut şehrinde doğdu. Süyutî lakabının sebebi doğduğu bu yerden kaynaklanmaktadır. Babası Kemaleddin Ebi Bekr, Şafii mezhebi fıkıh alimlerindendir; ayrıca başka ilimlerde de önemli bir yeri vardır. Abdurrahman, henüz altı yaşında iken babası vefat etti. Babasının sadık dostlarından Kadı İzzeddin Ahmed bin İbrahim Kinani himayesinde yetişti. Bu hocası tarafından kendisine Ebü’l-Fazl künyesi verildi.
Abdurrahman, çok sayıda eser okudu. Genç yaşta tefsir, hadis, fıkıh, nahiv, meani, bedi, beyan,lügat ve daha bir çok dalda ihtisas sahibi oldu. İlk eserini on yedi yaşında yazdı. Hadis ve Arapça ilimler alanında zamanın önemli alimlerinden kabul edilen Takiyüddin Şibli el-Hanefi’den dört yıl boyunca ders aldı. Yine allamelerden Muhyiddin Kafiyeci’nin yanında on dört yıl kaldı. Hocasından, tefsir, usul, Arapça, meani ve diğer alanlarda dersler alarak icazet (diploma) aldı.

Küçük yaşta babasını kaybetti fakat iyi bir eğitim aldı. 17 yaşında ilk eserini yazdı. Hadis alanında, o zamanlar otorite kabul edilen Takiyüddin Şibli el Hanefi’den dersler aldı. Hadis alanında kısa sürede büyük başarılar elde etti ve zamanın müderrisleri tarafından dersleri takip edilmeye başlandı. Daha sonra Şam, Yemen, Hindistan, Sudan ve hac için Mekke’ye seyahatler yaptı. Kahire’ye dönüşünde Nil Nehri’ndeki bir adaya çekilerek kitaplarını yazdı.

Suyuti’nin ikiyüzbin civarında hadisi ezberlediği söyleniyor. Ayrıca, Celaleddin Muhammed bin Ahmed Mısri’nin, h.864’de vefat edince yarıda bıraktığı tefsiri tamamlamıştır ve Celaleyn Tefsiri adıyla yayınlanmıştır.

Celaleddin Suyuti, altı yüze yakın kitap yazmıştır. Eserlerini; Kur’ani ilimler, hadis, fıkıh, dil ve edebiyat, usul beyan ve tasavvuf ile muhtelif meseleler olmak üzere altı sınıfa ayırdı. Süyuti, bunların dışında tarih, ahlak, tıp ve daha birçok alanda önemli eserler yazmıştır.

Kısa zamanda şöhret sahibi oldu. Derslerini takib eden talebelerinin yanında bazı müderrisler de iştirak etti. Özellikle hadis konusunda uzmanlaştı ve bu alanda verdiği fetvalar büyük kabul gördü. Kuvvetli hafızaya sahip olması, eserleri çok kısa sürede okuyup içeriklerine hakim olması, sorulan her soruya cevap vermesine imkan sağladı. Hatta bir eserle ilgili olarak sorulan soruya, kaçıncı sayfa ve satırda olduğunu bilecek ve gösterecek şekilde bir nimete mazhar oldu. İki yüz bin hadis ezberledi.
Genç yaşta Şam, Hicaz, Yemen, Hindistan ve Sudan’ı gezdi. Hac farizası için gittiği Mekke’de bir süre kaldı. Bunların dışında Dimyat, Feyyun ve İskenderiye gibi Mısır’ın bazı bölgelerini de dolaştı.

İlim Tahsil Hayatı

Babası, büyük âlim Kemâleddîn Ebû Bekr’dir. İbn Hacer el-Askalânî (Rahimehullâh)ın talebelerinden olan bu zâtın, devrin halifesi Müstekfî-Billâh’ın özel imamı olduğu kaydedilmiştir. Babası, oğlunun büyük bir âlim olmasını istemiş ve bu konuda duâcı olmakla beraber onu İbn Hacer el-Askalânî (Rahimehullâh) başta olmak üzere, devrin âlimlerinin ders halkaları ve ilim meclislerine götürmüş, vefât hastalığında da İbnü’l-Hümâm ve Celâleddîn el-Mahallî (Rahimehumellâh) gibi iki büyük allâmeye emanet etmiştir.

Pek çok âlimden istifade ederek yetişen İmam es-Süyûtî (Rahimehullâh), Hac seferi esnasında ve daha sonra çıktığını belirttiği seferi sırasında çeşitli ilim merkezlerine uğramış ve âlimlerden yararlandığı gibi o bölgelerde ikamet eden ilim ehli de kendisini tanıma ve ilminden istifade etme imkânı bulmuşlardır.

Güçlü ve Velûd Bir Müellif

İmam es-Süyûtî (Rahimehullâh), İslâmî ilimlerin her alanında çok sayıda eser kaleme almış, bugün de ilimle iştigal edenlerin müstağni kalamayacağı kıymette kitaplar yazmıştır. Onun en büyük özelliği ise, kısa zamanda çok eser üretebilecek bir kabiliyete sahip olmasıdır. Bu başarısı kendisine sorulduğunda; kütüphanelere, kitaplara ve kitapların muhtevasına yönelik engin bilgisini işaret etmiştir.

Mensubu olduğu Şâfiî mezhebinde “mezhebde müctehid” seviyesinde bir âlim olarak değerlendirilmiş olmakla beraber, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)ın da hâl tercemesine dair eser kaleme almış bir âlimdir. İlmî konular çerçevesinde zaman zaman devrinin âlimleriyle de münazaralara girişmiş, sünnetin teşri‘ kaynağı oluşuna dair temel konu başta olmak üzere, birçok konuda Ehl-i Sünnet’i müdafaa etmiş, bâtıl görüş sahiplerinin iddialarını başarıyla çürütmüştür. İlim yolunda hayatını vakfettiği çalışmaları ve ilmî şahsiyeti vesilesiyle yaşadığı asrın müceddidi olarak nitelendirilmiştir.

Şahsiyeti ve Tasavvufî Hayatı

İlmiyle âmil, güzel ahlâk sahibi örnek bir şahsiyet olan İmam es-Süyûtî (Rahimehullâh), hilâfet ve sadâretle iyi münasebetler kurmuş ve en yüksek vazifelere getirilerek taltîf edilmiştir. Yüksek mevki ve makamların etkisi altında kalmamış, ilmin izzetinden asla taviz vermemiş ve yetkilerini daima İslâmiyet’in yüce kimliğinin muhafazası ve ilim dünyasının salâhiyeti yolunda kullanmıştır. Hiç kimseye mihnet etmemiş ve vefât ettiğinde terekesinin tescili için devrinin sultanına başvurulduğunda, “O hayattayken bizden bir şey kabul etti mi ki, biz onun terekesine el koyalım?!” şeklinde mukabele edilmiştir.

Tasavvufî hayatın içinden gelen İmam Süyûtî (Rahimehullâh), büyük bir sûfî imamı olarak tasavvufî konuları da kitap ve risalelerinde detaylı bir şekilde ele almış ve bu alana müteallik itirazlara mukni cevaplar vermiştir. Kitap ve risâlelerinde verdiği bilgiler ve muhtevâda yaptığı iktibâslar vesilesiyle günümüze ulaşmayan birçok kitap ve muhteviyât hakkında bilgi sahibi olmamıza da imkân sağlamıştır.

Bazı kaynaklarda geçtiğine göre, babası bir kitap getirmesi için annesinden ricada bulunmuş ve İmam es-Süyûtî (Rahimehullâh)ın doğumu, annesi kütüphanede bulunduğu sırada gerçekleşmiştir. Bu hâdiseye bağlı olarak “İbnu’l-Kutub” künyesiyle de anılmıştır. Bu vakıa, onun yüzlerce eser telifi gibi bir berekete nâil olacağına yönelik mânevî bir işaret olarak da değerlendirilebilir.

Vefâtı

İmam es-Süyûtî (Rahimehullâh) zâhidâne sürdürdüğü hayatının son beş senesini inzivâda geçirmiş ve 19 Cemâziyelevvel 911’de (18 Ekim 1505’te) vefât etmiştir. Üzerine sonradan türbe inşa edilen, Kahire’de Bâbülkarâfe yakınlarında bulunan kabri, ahşap bir sanduka ile örtülü olup ilme kıymet verenler için mühim bir ziyaretgâh olma özelliğini geçmişten günümüze hâlen korumaktadır. Mevlâ Te‘âlâ, eserlerinden müstefîd eylesin!

Eserleri:

Celaleddin Süyutî, muhtelif ilim dallarında altı yüze yakın eser yazdı. Eserlerinin önemli bir kısmının derleme olması ve değişik kaynaklardan aldıklarını aktarması, çalışmalarına bir eksiklik getirmediği gibi, bazı konuların günümüze kadar ulaştırılıp insanların istifadesine sunulmasında önemli katkısı oldu. Hemen her konuda eser yazdı. Eserlerini; Kur’anî ilimler, hadis, fıkıh, dil ve edebiyat, usul beyan ve tasavvuf, muhtelif meseleler olmak üzere altı sınıfa ayırdı.
Tercümanü’l-Kur’an fi-tefsiri’l-müsned, ed-Dürrü’l-Mensur, Lübabü’l-nukul fi ashabi’n-nüzul kaleme aldığı tefsir kitaplarındandır. Camiü’s-Sağîr adlı hadis kitabı, hadisi şerifleri alfabetik sıraya göre tasnif etmesiyle maruftur. Hadislerin sıhhat dereceleri belirtilmiştir. Allame Münavi’nin camiu’s-sağir üzerine yaptığı şerhi Feyzu’l Kadir Osmanlı ulemasının alaka gösterdiği kitaplardandır. Münavi bazı hadislerin sıhhatı konusunda es-suyuti’ye itiraz etmektedir. El-Müzhir fi ulumi’llüğa adlı eseri, dil bilgisi ve lügat çalışması ile ilgili alanlar için zengin muhteviyatlı ve ansiklopedik bir eserdir.

Celaleyn Tefsiri
Tercumanu’l Kur’an fi Tefsiri’l Müsned, Tefsir kitabıdır
Ed Dürrü’l Mensur, Tefsir kitabıdır
Lubabu’l Nukul fi Ashabi’n Nuzul, Tefsir kitabıdır
Camiu’s Sağir: İslam dünyasında tanınmış bir hadis kitabıdır.
El Muzhir fi Ulumi’l Luğa: Dil bilgisi ve lügat çalışması ile ilgili alanlar için zengin içerikli ve ansiklopedik bir eserdir.
Süyutî, Bunların dışında tarih, ahlak, tıp ve daha birçok alanda önemli eserler vücuda getirerek büyük bir miras bırakmıştır.